Taşköprülü Sadık Beyin Merdane Hizmetleriyle
İş Koloylaşıyor
Daha sonraları 6.10.1943’te Kastamonu’da tevkif edildikten bir müddet sonra Denizliye getirilen Mehmed Feyzi Efendi, Emin Bey (Çaycı Emin) Sadık Bey ve Hilmi Beylerin gelmeleriyle, bu muhabere işi artık güzel yürüyor ve kolaylaşıyordu. Çünkü Kahramanlar ilinden (Kastamonu’dan) gelenlerin içinde gün görmüş, cesur, yiğit ve asil bir bahadır vardır. Taşköprülü Sadık Bey!..
Evet, birçok kimselerin kat’î rivayetleriyle Sadık Bey (Demirelli) Denizli hapsine gelir gelmez, bu işin uhdesinden gelebildi. Yiğit, cesur, cömert ve ağır başlı, asil tavrıyla, eski mahpuslarla hemen dostluk kurabildi. Hali vakti yerinde ve asil ve hanedan bir aileden yetiştiği için, eli açık olan Sadık Bey, mahpusların efeleriyle, kabadayılarıyla az bir zaman içinde dostluk kurup elde etti. Onların dertleriyle ilgilendi. ıkramlar, sigaralar, çaylar ve saire... Nihayet hapishanede iş beceren cesur kimselerden bir ekip oluşturdu. Hapishanenin içine herşey sokabilen bu becerikli, cesur ve yiğit kadro, artık işi oldukça kolaylaştırdılar. Kahraman ruhlu Sadık Bey, bu kadro vasıtasıyla Risale-i Nur’un hapishanede herkese yayılmasına dışarı gönderilip getirilmesine ve okunmasına bir nevi vesile olmuş oldu. Sadık bey ve mahpus arkadaşları bir taraftan da Hazret-i Üstâd’ın yazdığı müdafaat parçalarını, geceleri sabahlara kadar yazılmasını da temin edip makamata gönderilmesini sağladı.
Hazret-i Üstâd, Sadık Beyin bu asil, âlî-himmetliliğine ve merdâne hizmetlerine ve kahramanca muvaffakiyetlerine son derece memnun oluyor ve Sadık Beyi tebrik ediyordu. Hz. Üstâd, bu sıddikiyet mertebesine ulaşan Sâdık Bey’i sadakatkârlık, vefadarlık ve asaletinin tavırları karşısında; mukabelesiz hiç kimsenin bir şeyini yememiş iken, Sadık Bey’in kendi eliyle pişirdiği çorbasını hiç bir şey demeden yiyordu.
Hem bu meyanda, Hazret-i Üstâd’ın hapisteki talebelerinin umumuna hitaben yazıp gönderdiği yüz bir adet mektupların dışında, ayrı ve hususî olarak da, kahraman bahadır Sadık Bey’e kendi el yazısıyla Onun şahsına gönderdiği on beş yirmi kadar mektupları ve küçük pusulaları, Hazret-i Üstâd’ın Sadık Bey’in âlî himmet ve bahadırlık ve sadakatına karşı duyduğu hâs teveccühlerini göstermeye kafidir”
{Sadık Bey’in kolleksiyonundan elde edilmiş, Hazret-i Ustad’ın eliyle yazılı mektupları ve diğer umumî maktupların tamamı, mecmu ile birlikte, bu sayı yüzotuza çıkabilir sanıyorum. A.B. }
İşte Sadık Bey’in, müdafaat parçalarının yeni yazıyla daktilo edildiğini
İş Koloylaşıyor
Daha sonraları 6.10.1943’te Kastamonu’da tevkif edildikten bir müddet sonra Denizliye getirilen Mehmed Feyzi Efendi, Emin Bey (Çaycı Emin) Sadık Bey ve Hilmi Beylerin gelmeleriyle, bu muhabere işi artık güzel yürüyor ve kolaylaşıyordu. Çünkü Kahramanlar ilinden (Kastamonu’dan) gelenlerin içinde gün görmüş, cesur, yiğit ve asil bir bahadır vardır. Taşköprülü Sadık Bey!..
Evet, birçok kimselerin kat’î rivayetleriyle Sadık Bey (Demirelli) Denizli hapsine gelir gelmez, bu işin uhdesinden gelebildi. Yiğit, cesur, cömert ve ağır başlı, asil tavrıyla, eski mahpuslarla hemen dostluk kurabildi. Hali vakti yerinde ve asil ve hanedan bir aileden yetiştiği için, eli açık olan Sadık Bey, mahpusların efeleriyle, kabadayılarıyla az bir zaman içinde dostluk kurup elde etti. Onların dertleriyle ilgilendi. ıkramlar, sigaralar, çaylar ve saire... Nihayet hapishanede iş beceren cesur kimselerden bir ekip oluşturdu. Hapishanenin içine herşey sokabilen bu becerikli, cesur ve yiğit kadro, artık işi oldukça kolaylaştırdılar. Kahraman ruhlu Sadık Bey, bu kadro vasıtasıyla Risale-i Nur’un hapishanede herkese yayılmasına dışarı gönderilip getirilmesine ve okunmasına bir nevi vesile olmuş oldu. Sadık bey ve mahpus arkadaşları bir taraftan da Hazret-i Üstâd’ın yazdığı müdafaat parçalarını, geceleri sabahlara kadar yazılmasını da temin edip makamata gönderilmesini sağladı.
Hazret-i Üstâd, Sadık Beyin bu asil, âlî-himmetliliğine ve merdâne hizmetlerine ve kahramanca muvaffakiyetlerine son derece memnun oluyor ve Sadık Beyi tebrik ediyordu. Hz. Üstâd, bu sıddikiyet mertebesine ulaşan Sâdık Bey’i sadakatkârlık, vefadarlık ve asaletinin tavırları karşısında; mukabelesiz hiç kimsenin bir şeyini yememiş iken, Sadık Bey’in kendi eliyle pişirdiği çorbasını hiç bir şey demeden yiyordu.
Hem bu meyanda, Hazret-i Üstâd’ın hapisteki talebelerinin umumuna hitaben yazıp gönderdiği yüz bir adet mektupların dışında, ayrı ve hususî olarak da, kahraman bahadır Sadık Bey’e kendi el yazısıyla Onun şahsına gönderdiği on beş yirmi kadar mektupları ve küçük pusulaları, Hazret-i Üstâd’ın Sadık Bey’in âlî himmet ve bahadırlık ve sadakatına karşı duyduğu hâs teveccühlerini göstermeye kafidir”
{Sadık Bey’in kolleksiyonundan elde edilmiş, Hazret-i Ustad’ın eliyle yazılı mektupları ve diğer umumî maktupların tamamı, mecmu ile birlikte, bu sayı yüzotuza çıkabilir sanıyorum. A.B. }
İşte Sadık Bey’in, müdafaat parçalarının yeni yazıyla daktilo edildiğini
Yükleniyor...