“Denizli hapsinden evvel, (yani Üstâd henüz Kastamonu’da nezarette veya hapishanede iken) yeşille beyaz karışımı bir sarık sarmıştı. Pencereden bana şöyle seslenmişti: “Feyzi kazay-i ilâhidir!..”
Üstâd Kastamonu dan ayrılırken, müdde-i umumilikte ikindi namazını kılarak çıkmıştı. Giderken “Allah’a ısmarladık” ile başlayan bir mektup yazmıştı.
M. Feyzi Efendi’nin Kastamonu’daki ifadeleri:
Üstâd Hazretleri Kastamonu’dan ayrılmadan az önce, yani 6.10.1943’de Kastamonu ve civar talebelerine de taarruz başlamıştı. Başta Feyzi Efendi olmak üzere o civarın Nur talebeleri, Kastamonu’da on beş-yirmi gün kadar devamlı olarak ifadeleri alınmıştı. Bu mevzuuda Mehmed Feyzi Efendi şöyle der:
“Polis müdürü Şükrü Bey diye bir zattı. Mithat Altıok (Vali) Ondokuz gün, ifade alınırken yanımda bulundu.
İfadem alınmakta iken; (Üstâd kasdedilerek) akşam evinde kırk baklava tepsisi vardı.” Demişlerdi.
Ben de: “Yalan söylemeyin!” diye cevap verdim.
Bir yerde ellerine şöyle bir not geçmişti: “İstanbul’dan kitap geldi, kerameti gözüktü.” Bu kitapları kim getirdi diye çok sorup sıkıştırdılar.
Bir akşam vakti beni çağırdı, “Ne yaptınız?” diye sordu. Ne yapacağız, yatsı namazını kıldık, dedim.
Yanınıza kim geldi? dedi.
Bilmiyorum, karanlıktı diye cevap verdim.
Ezanı kim okudu? dedi.
Ben okudum diye cevap verdim. Arapça mı okudun? diye sordular. Evet, demiştim.
Bu ifadelerden sonra, rahmetli Emin Bey’e söyledim; Ben böyle dedim. Sana da sorarlarsa, böyle söyle dedim.
Emin Bey, ne sordularsa “Bilmiyorum” diye cevap vermiş. Bunun üzerine “Yalan Söylüyorsunuz” diye Emin Bey’i tokatlamışlardı...
İfadelerimiz alınırken kamış kalemle, demir uçlarla çeşitli yazılar yazdırdılar. Tâki, ellerindeki kitapları kimin yazdığını tesbit edebilmek için...”
Ve Denizli Hapsine
İki üç ay sonra, Denizliye götürülen Kastamonu ve civarı Nur talebeleri, Denizli hapishanesinin mahkûmlar bölümüne yerleştirilirler. Hapishane
Üstâd Kastamonu dan ayrılırken, müdde-i umumilikte ikindi namazını kılarak çıkmıştı. Giderken “Allah’a ısmarladık” ile başlayan bir mektup yazmıştı.
M. Feyzi Efendi’nin Kastamonu’daki ifadeleri:
Üstâd Hazretleri Kastamonu’dan ayrılmadan az önce, yani 6.10.1943’de Kastamonu ve civar talebelerine de taarruz başlamıştı. Başta Feyzi Efendi olmak üzere o civarın Nur talebeleri, Kastamonu’da on beş-yirmi gün kadar devamlı olarak ifadeleri alınmıştı. Bu mevzuuda Mehmed Feyzi Efendi şöyle der:
“Polis müdürü Şükrü Bey diye bir zattı. Mithat Altıok (Vali) Ondokuz gün, ifade alınırken yanımda bulundu.
İfadem alınmakta iken; (Üstâd kasdedilerek) akşam evinde kırk baklava tepsisi vardı.” Demişlerdi.
Ben de: “Yalan söylemeyin!” diye cevap verdim.
Bir yerde ellerine şöyle bir not geçmişti: “İstanbul’dan kitap geldi, kerameti gözüktü.” Bu kitapları kim getirdi diye çok sorup sıkıştırdılar.
Bir akşam vakti beni çağırdı, “Ne yaptınız?” diye sordu. Ne yapacağız, yatsı namazını kıldık, dedim.
Yanınıza kim geldi? dedi.
Bilmiyorum, karanlıktı diye cevap verdim.
Ezanı kim okudu? dedi.
Ben okudum diye cevap verdim. Arapça mı okudun? diye sordular. Evet, demiştim.
Bu ifadelerden sonra, rahmetli Emin Bey’e söyledim; Ben böyle dedim. Sana da sorarlarsa, böyle söyle dedim.
Emin Bey, ne sordularsa “Bilmiyorum” diye cevap vermiş. Bunun üzerine “Yalan Söylüyorsunuz” diye Emin Bey’i tokatlamışlardı...
İfadelerimiz alınırken kamış kalemle, demir uçlarla çeşitli yazılar yazdırdılar. Tâki, ellerindeki kitapları kimin yazdığını tesbit edebilmek için...”
Ve Denizli Hapsine
İki üç ay sonra, Denizliye götürülen Kastamonu ve civarı Nur talebeleri, Denizli hapishanesinin mahkûmlar bölümüne yerleştirilirler. Hapishane
Yükleniyor...