Ankara ehl-i vukufunun raporunda yer alan bazı sehivler veya yanlış bazı mana vermeler hususunda, Hazret-i Üstâd üç dört parça tashihnameleri yazarak mahkemeye sunmuştur. En son ve uzun ve camî’ parça 31 Mayıs 1944’de mahkemeye takdim edilen parçadır. Bu uzun tashihnamelerden, (asıllarını Sirac-ün Nur ve Osmanlıca şua’lar kitabına havale ederek, )bazı kısımlarını medar-ı ibret için buraya kaydediyoruz:
“... Evvelce takdim edilen teşekkürnamede kısmen izah ettiğimiz gibi , şimdi raporu gördükten sonra, sekiz dokuz yerde acelelik sebebiyle sehivler ve iltibaslar ve anlamamazlıklar ve yanlışlıklar olmuş. Ben bu zatları tenkid değil, belki onların bu meselede kazanacakları hayrât ve hesenatlarına yardım fikriyle o sehivlerin sahihini beyan edeceğim:
Birinci Sehiv: Onlar ittifakla yüzde doksan risaleleri gayet takdir ile beraber derler: “Bunlarda müellif, hem samimî hem hasbî hem ilim ve hakikattan ve din esaslarından ayrılmamıştır. Bu doksan kitapta dini alet etmek ve cem’iyet teşkil etmekle emniyeti ihlâl hareketinin bulunmadığı sarihtir şâkirtlerinin birbiriyle ve Said ile muhabere mektupları da bu nevidendir” deyip muhakkikane hüküm verdikleri yerde; şahsımın bir kusurunu beyan için derler: “Said bazen bu ayetin yüz hikmetinden beşi beyan olunacak” der. Bu ise ilim vekarına yakışmaz. Hem bazen “Bu risale dörtbuçuk saatte yazıldı“ der. Bu söz ise, kendini medhe ve muhatabını hayrete düşürmek mahiyetinde küçüklüktür.
Elcevab: Ben kusuru ve küçüklüğü nefsime memnuniyetle kabul etmekle beraber, derim: Bu çeşit sözlerimin sebebi, kendimi beğendirmek değil hâşâ!.. Belki Risale-i Nur, Kur’ânın bütün nükte ve hikmetlerini ihata edemez. Ancak yüzde dördünü, beşini beyan edebilir diye Kur’ânın vüs’at-ı ma’nadaki i’caz-ı manevisini ihtardır ve ona işarettir.
Ve “Dört veya altı veya on iki saatte te’lif edildi” demekle; Risale-i Nur doğrudan doğruya Kur’ân’ın şâkirdidir ve Kur’ân’ın hazır malını hazinesinden çabuk çıkarır, satar.Bununla kendimi medih değil, belki Risale-i Nur’un makbuliyetine bir emare.. Ve bu halde müflis bir hizmetkâr olduğumu göstermek niyetiyle, başka kitaplardan veya diğer fikirlerden ve kendi fikirlerimden olmadığını bildirmektir.
Evet, yirmi seneden beri Kur’ân’dan ve Risale-i Nur’dan başka hiçbir kitabı yanında bulundurmıyan ve okumayan ve hiç bir gazete ve mecmuaları bilmiyen ve istemeyen bir adam, o niyetle öyle söyliyebilir!..
Üçüncü Sehiv: Yanlış mana vermekle raporda: “Said bazı kerametler yazar... Yazmak istemezdim, bana yazdırıldı...” Hem bazen: “Bu cevab manevî canibinden ve hakikat âleminden bildirildi.“ Hem bazen ”Kudsî bir müjde” der...Hem “Yüz senede bir müceddid gelir” fikriyle, kendisinin
“... Evvelce takdim edilen teşekkürnamede kısmen izah ettiğimiz gibi , şimdi raporu gördükten sonra, sekiz dokuz yerde acelelik sebebiyle sehivler ve iltibaslar ve anlamamazlıklar ve yanlışlıklar olmuş. Ben bu zatları tenkid değil, belki onların bu meselede kazanacakları hayrât ve hesenatlarına yardım fikriyle o sehivlerin sahihini beyan edeceğim:
Birinci Sehiv: Onlar ittifakla yüzde doksan risaleleri gayet takdir ile beraber derler: “Bunlarda müellif, hem samimî hem hasbî hem ilim ve hakikattan ve din esaslarından ayrılmamıştır. Bu doksan kitapta dini alet etmek ve cem’iyet teşkil etmekle emniyeti ihlâl hareketinin bulunmadığı sarihtir şâkirtlerinin birbiriyle ve Said ile muhabere mektupları da bu nevidendir” deyip muhakkikane hüküm verdikleri yerde; şahsımın bir kusurunu beyan için derler: “Said bazen bu ayetin yüz hikmetinden beşi beyan olunacak” der. Bu ise ilim vekarına yakışmaz. Hem bazen “Bu risale dörtbuçuk saatte yazıldı“ der. Bu söz ise, kendini medhe ve muhatabını hayrete düşürmek mahiyetinde küçüklüktür.
Elcevab: Ben kusuru ve küçüklüğü nefsime memnuniyetle kabul etmekle beraber, derim: Bu çeşit sözlerimin sebebi, kendimi beğendirmek değil hâşâ!.. Belki Risale-i Nur, Kur’ânın bütün nükte ve hikmetlerini ihata edemez. Ancak yüzde dördünü, beşini beyan edebilir diye Kur’ânın vüs’at-ı ma’nadaki i’caz-ı manevisini ihtardır ve ona işarettir.
Ve “Dört veya altı veya on iki saatte te’lif edildi” demekle; Risale-i Nur doğrudan doğruya Kur’ân’ın şâkirdidir ve Kur’ân’ın hazır malını hazinesinden çabuk çıkarır, satar.Bununla kendimi medih değil, belki Risale-i Nur’un makbuliyetine bir emare.. Ve bu halde müflis bir hizmetkâr olduğumu göstermek niyetiyle, başka kitaplardan veya diğer fikirlerden ve kendi fikirlerimden olmadığını bildirmektir.
Evet, yirmi seneden beri Kur’ân’dan ve Risale-i Nur’dan başka hiçbir kitabı yanında bulundurmıyan ve okumayan ve hiç bir gazete ve mecmuaları bilmiyen ve istemeyen bir adam, o niyetle öyle söyliyebilir!..
Üçüncü Sehiv: Yanlış mana vermekle raporda: “Said bazı kerametler yazar... Yazmak istemezdim, bana yazdırıldı...” Hem bazen: “Bu cevab manevî canibinden ve hakikat âleminden bildirildi.“ Hem bazen ”Kudsî bir müjde” der...Hem “Yüz senede bir müceddid gelir” fikriyle, kendisinin
Yükleniyor...