idam-ı ebediden terhis tezkeresine çeviren bir adama bu derece ilişmek ve me’yus etmek ve ağlatmakla: O ma’sum yüzbinler kardeşlerini ağlatmak; hangi kanun var? Hangi maslâhat var? Adalet namına emsalsiz bir gadr olmaz mı?. Ve kanun hesabına emsalsiz bir kanunsuzluk değil mi?..

Eğer bu taharrilerde vazifedar memurların itiraz ettikleri gibi, derseniz ki: “Sen ve bir iki risalen rejime ve usulumüze muhalif gidiyorsun?”

Elcevab: Evvelâ bu usulünüzün münzevilerin çilehanelerine girmeye hiç bir hakkı yok!..

Saniyen: Bir şeyi reddetmek ayrıdır, kalben kabul etmemek ayrıdır. Ve amel etmemek bütün bütün ayrıdır. Ehl-i hükûmet ele bakar, kalbe bakmaz. ıdare ve asayişe ilişmiyen şiddetli muhalifler her hükûmette bulunur. Hatta Hazret-i Ömer’in (R.A.) taht-ı hâkimiyetindeki Hıristiyanlara; kanun-u şeriatı ve Kur’ânı inkâr ve peygambere adavet ettikleri halde, onlara ilişmiyordu. Hürriyet-i fikir ve serbestiyet-i vicdan düsturu ile Risale-i Nur’un bir kısım şâkirtleri idareye dokunmamak şartıyla, rejim ve usulünüzü ilmen kabul etmezse ve muhalif âmel etse, hatta rejimin sahibine adavet de etse, onlara kanunen ilişilmez.

Risaleler ise; O gibi risalelere mahrem demişiz. Neşrini men’etmişiz. O da bir iki risaledir. Hatta bu defa bu hadiseye sebebiyet veren risale (Beşinci şua’) Kastamonu’da sekiz sene zarfında bir tek defa ve iki nüsha birisi bana getirdi. Aynı günde kaybettirdik.

{Isparta mahkemesine Üstâd tarafından 17.10.1943’de verilen bu dilekçe gibi tüm Denizli müdafaat parçalan; hapisten beraat kazanıp çıktıktan sonra, Üstâd tarafından bazı ufak tefek düzeltmelerden geçirilmiş ve büyük bir kısmı “Siracun-Nur” mecmuasında neşrettirilmiştir. Hatta 1948’de açılan Afyon mahkamesine aynı parçaları bazı düzeltmelerden sonra müdafaa olarak yeniden takdim etmiştir. Fakat biz bu parçaları ilk yazıldığı ve mahkemeye verildiği şekliyle kaydediyoruz. Çünki bu bir tarihçe kitabıdır. O ise, tarih sırasını ve tarihi belgeleri takib ederek aynen kaydedilmesi icab etmektedir. A.B.}



Malumdur ki, bir mektubta kusur olsa, yalnız o kusurlu kelimeler sansür edilir. Mütebakisinin neşrine izin verilir. Eskişehir mahkemesinde dört ay tetkikat neticesinde, yüz risaleden medar-ı tenkid yalnız onbeş kelime bulmaları, kat’î ispat eder ki; Risale-i Nur’a ilişilmez. Onun hedefi dünya değil. Herkes bu zamanda ona muhtaçtır.

Eğer dinsizliği bir nevi siyaset zannedip, bu hadisede bazıların dedikleri gibi denilse: “Sen bu risalelerle medeniyetimizi ve keyfimizi bozuyorsun?”

Ben de derim ki: “Dinsiz bir millet yaşamaz ve yoktur” Dünyaca bir umumî düsturdur.. ve bilhassa küfr-ü mutlak olsa, cehennemden daha elim bir azabı dünyada dahi verdiğini Risale-i Nur’dan “Gençlik Rehberi” gâyet kat’î bir surette ispat etmiş. O Risale ise, bu defa taharride elinize

Yükleniyor...