Bu Yolculuğun İki şâhidi
şahitlerden birincisi: İstte bahsi geçen ınebolu’lu Ziya Dilektir. Hadiseyi şöyle anlatır:
“Ilgaz ilçesine vazifeli olduğum memuriyetime gidiyordum. ınebolu’dan Kastamonu’ya geldim. Ilgaz’a giden otobüs’e bindim. Kastamonu’nun olukbaşı karakolu yanında polis ve jandarmalar otobüsü durdurarak en arka kısmında önceden ayırmış olduklan yere Bediüzzaman Hoca Efendi’yi yerleşdirdiler. Otobüs hareket edince, yetmiş yaşındaki ihtiyar ve hasta olan Hoca Efendi otobüsün arka koltuklarındaki sarsıntıdan rahatsızlandı ve “Beni madem siyasî mücrim kabul ediyorlar. Hususî bir taksi ile gönderilmem lâzımdır.” deyince; Yanımdaki ikinci numaralı koltukta oturan bir asker hemen yerinden fırlıyarak, “Ben buradan kalkıyorum, Hocam siz buyurun” dedi. Böylece askerle hocanın yerini değiştirdiler.
Ben çok korkuyor, hoca efendiye sahip çıkamıyordum. Askerle yer değişmesiyle tam gelip yanımda oturan Hoca Efendi, ismimi sordu. “Ziya Dilek” deyince, “Sen bizim Ziya’mısın, Kastamonulular namına beni yolcu etmeye mi geldin?” dedi.
Sonra, kendisini muhafız olarak götürmekle görevli, arkalarda oturan Polis Safvet’e hitaben: “Safvet, evime baskın yaptığınız zaman, ben Kur’ân-ı Kerimden nereyi okuyordum?” dedi. Ve bir kâğıt isteyerek bana ayeti yazdırdı. “Ben bu ayeti okumuyor mu idim?”
{Anlaşılan Hazret-i Üstâd, hadisenin başladığı günlerde ve taharriler esnasında bir hücüm ve taarruzu hissetmiş olacak ki, zihnen ve kalben hep bu ayet-i kerime ile meşgul imiş. A.B.}
diye yazdırdı ve şu ayeti
{Tur Suresi, Ayet 48.}
meali -i şerifi “sabreyle, başına gelen kazay-ı Rabbaniye teslim ol! Sen inayet gözü altındasın. Merak etme, gecelerde tesbih ve tahmidata devam eyle!”
Sonra bana hitaben: “Ziya, arkadaşlarına müjde ver, Merak etmesinler. Mahkûm olmıyacağız... ya mütareke veya müsalâha edeceklerdir.” dedi.
Benimle, tevkif edilmiş arkadaşlara selâm ve müjde haberini gönderiyordu. Halbuki ben memuriyetime gidiyordum. O tarafa bir yolculuğum yoktu. Herhangi bir tevkifim de mevzu’ değildi.”
Otobüsteki Yolculara Nasihatı
“Sonra bir ara, bana dedi ki: “şoför Efendiye söylerseniz, acaba makineyi durdurur mu? Dinde icbar yoktur. Arabadakilere bir nasıhatim var” deyince, şöför
şahitlerden birincisi: İstte bahsi geçen ınebolu’lu Ziya Dilektir. Hadiseyi şöyle anlatır:
“Ilgaz ilçesine vazifeli olduğum memuriyetime gidiyordum. ınebolu’dan Kastamonu’ya geldim. Ilgaz’a giden otobüs’e bindim. Kastamonu’nun olukbaşı karakolu yanında polis ve jandarmalar otobüsü durdurarak en arka kısmında önceden ayırmış olduklan yere Bediüzzaman Hoca Efendi’yi yerleşdirdiler. Otobüs hareket edince, yetmiş yaşındaki ihtiyar ve hasta olan Hoca Efendi otobüsün arka koltuklarındaki sarsıntıdan rahatsızlandı ve “Beni madem siyasî mücrim kabul ediyorlar. Hususî bir taksi ile gönderilmem lâzımdır.” deyince; Yanımdaki ikinci numaralı koltukta oturan bir asker hemen yerinden fırlıyarak, “Ben buradan kalkıyorum, Hocam siz buyurun” dedi. Böylece askerle hocanın yerini değiştirdiler.
Ben çok korkuyor, hoca efendiye sahip çıkamıyordum. Askerle yer değişmesiyle tam gelip yanımda oturan Hoca Efendi, ismimi sordu. “Ziya Dilek” deyince, “Sen bizim Ziya’mısın, Kastamonulular namına beni yolcu etmeye mi geldin?” dedi.
Sonra, kendisini muhafız olarak götürmekle görevli, arkalarda oturan Polis Safvet’e hitaben: “Safvet, evime baskın yaptığınız zaman, ben Kur’ân-ı Kerimden nereyi okuyordum?” dedi. Ve bir kâğıt isteyerek bana ayeti yazdırdı. “Ben bu ayeti okumuyor mu idim?”
{Anlaşılan Hazret-i Üstâd, hadisenin başladığı günlerde ve taharriler esnasında bir hücüm ve taarruzu hissetmiş olacak ki, zihnen ve kalben hep bu ayet-i kerime ile meşgul imiş. A.B.}
diye yazdırdı ve şu ayeti
{Tur Suresi, Ayet 48.}
meali -i şerifi “sabreyle, başına gelen kazay-ı Rabbaniye teslim ol! Sen inayet gözü altındasın. Merak etme, gecelerde tesbih ve tahmidata devam eyle!”
Sonra bana hitaben: “Ziya, arkadaşlarına müjde ver, Merak etmesinler. Mahkûm olmıyacağız... ya mütareke veya müsalâha edeceklerdir.” dedi.
Benimle, tevkif edilmiş arkadaşlara selâm ve müjde haberini gönderiyordu. Halbuki ben memuriyetime gidiyordum. O tarafa bir yolculuğum yoktu. Herhangi bir tevkifim de mevzu’ değildi.”
Otobüsteki Yolculara Nasihatı
“Sonra bir ara, bana dedi ki: “şoför Efendiye söylerseniz, acaba makineyi durdurur mu? Dinde icbar yoktur. Arabadakilere bir nasıhatim var” deyince, şöför
Yükleniyor...