“Kürt Atıf” Tabirinin Hatırlattırdıkları
Atıf Egemen’in tevkifini bildiren Üstâd’ın üstteki mektubunun şu haşiyesinde ve Üstâd’ın Denizli hadisesi başlangıcında menzili arandığı zaman, kendisinden sorulan en mühim ve onların yanında en çok üzerinde durulan şey, “Kürt Atıf” vesile edilerek Kürtlük meselesidir.
Evet, Hazret-i Üstâd, Cumhuriyet dönemindeki bütün hayatında ta vefatına kadar, hiç bir zaman kurtulamadığı husus, ehl-i dalâletçe çok isti’mal edilen ve Kasdi olarak münafık zındıkların dilinden hiç düşmeyen şu Kürtlük meselesiyle her zaman Hazret-i Üstâd’ı lekelemek ve ayıplamak istemişlerdir. Halbuki hadisede adı geçen Atıf Ağabey’in ırkı Kürt değil, belkide Türktür. Ya da balki Çerkestir Ama Türklerin içinde ve Türkçe olarak imanî ve Kur’ânî eserler yazan ve Türk kardeşleri’nin hatırı için otuz kırk sene Kürtçe konuşmayan hir zatın, bu pek zalimane ve münafıkane ittihamından kurtulamayışı; çok sinsi habis ve şeytanca bir düşmanlığın eseridir. Türkiye Cumhuriyeti hududları içerisinde yaşayan herkes -sözde- eşit olarak her hakka sahip olduğu ve hiç bir kimse -ırkı ne olursa olsun- öbür kimseden üstün olmadığı; kendilerinin de, yani bu sözleri işa’aya çalışanların da içinde oldukları hey’et ve komisyonların yaptıkları “Anayasa”larda kendilerince sarih bir hüküm iken; ardı arkası kesilmiyen bu ayrıcalık ve üveyilik muamelesi, üstelik hükûmetlerin üst kademelerinde yer alan adamlardan gelmesi çok düşündürücü bir hususdur. “Türklük kürtlük yoktur, herkes eşittir” diyenlerin ne kadar açık ve büyük bir yalanı ve münafıklığı olduğu gün gibi aşikârdır.. Ve onunla ne kadar tefrikayı ve bölücülüğü ve ırkçılığı körükliyen bir zihniyet taşıdıkları apaçıktır. Her ne ise...
Denizli Hadisesi Aarefesi ve İmha Planı
Ağustos 1943’de Denizli-Çivril’de tevkif edilen Atıf Egemen ve Homalı bir kaç arkadaşı meselesi, hazırlanmış plânlar gereğince, çok fazla i’zam edilerek Ankara’ya bildirildi. En önemli bir meseleymiş gibi Ankara bile meşgul ettirildi.. Bütün mes’ele de “Beşinci şua‘“ risalesi idi. Reis-i Cumhur İsmet, Başbakan Sükrü Saraçoğlu, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel hadise ile direkt ilgilendiler. Denizli Valisi her tarafa şifreli telgraflar gönderdi. Özellikle Isparta ve Kastamonu Valiliklerine... Isparta bu meselede daha çok dikkatle arandı. Eylül ayı içinde bir çok masumlar Isparta’da tevkif edilerek hapsedildi. Üstâd’ın Kastamonu’daki menzili de bu hadisede ilk olarak 14.8.1943 günü şiddetli bir şekilde didik didik arandı.
{İslam hattı şualar, s: 334.}
Fakat aradıkları Beşinci şua’ risalesi yoktu, bulamamışlardı.
Atıf Egemen’in tevkifini bildiren Üstâd’ın üstteki mektubunun şu haşiyesinde ve Üstâd’ın Denizli hadisesi başlangıcında menzili arandığı zaman, kendisinden sorulan en mühim ve onların yanında en çok üzerinde durulan şey, “Kürt Atıf” vesile edilerek Kürtlük meselesidir.
Evet, Hazret-i Üstâd, Cumhuriyet dönemindeki bütün hayatında ta vefatına kadar, hiç bir zaman kurtulamadığı husus, ehl-i dalâletçe çok isti’mal edilen ve Kasdi olarak münafık zındıkların dilinden hiç düşmeyen şu Kürtlük meselesiyle her zaman Hazret-i Üstâd’ı lekelemek ve ayıplamak istemişlerdir. Halbuki hadisede adı geçen Atıf Ağabey’in ırkı Kürt değil, belkide Türktür. Ya da balki Çerkestir Ama Türklerin içinde ve Türkçe olarak imanî ve Kur’ânî eserler yazan ve Türk kardeşleri’nin hatırı için otuz kırk sene Kürtçe konuşmayan hir zatın, bu pek zalimane ve münafıkane ittihamından kurtulamayışı; çok sinsi habis ve şeytanca bir düşmanlığın eseridir. Türkiye Cumhuriyeti hududları içerisinde yaşayan herkes -sözde- eşit olarak her hakka sahip olduğu ve hiç bir kimse -ırkı ne olursa olsun- öbür kimseden üstün olmadığı; kendilerinin de, yani bu sözleri işa’aya çalışanların da içinde oldukları hey’et ve komisyonların yaptıkları “Anayasa”larda kendilerince sarih bir hüküm iken; ardı arkası kesilmiyen bu ayrıcalık ve üveyilik muamelesi, üstelik hükûmetlerin üst kademelerinde yer alan adamlardan gelmesi çok düşündürücü bir hususdur. “Türklük kürtlük yoktur, herkes eşittir” diyenlerin ne kadar açık ve büyük bir yalanı ve münafıklığı olduğu gün gibi aşikârdır.. Ve onunla ne kadar tefrikayı ve bölücülüğü ve ırkçılığı körükliyen bir zihniyet taşıdıkları apaçıktır. Her ne ise...
Denizli Hadisesi Aarefesi ve İmha Planı
Ağustos 1943’de Denizli-Çivril’de tevkif edilen Atıf Egemen ve Homalı bir kaç arkadaşı meselesi, hazırlanmış plânlar gereğince, çok fazla i’zam edilerek Ankara’ya bildirildi. En önemli bir meseleymiş gibi Ankara bile meşgul ettirildi.. Bütün mes’ele de “Beşinci şua‘“ risalesi idi. Reis-i Cumhur İsmet, Başbakan Sükrü Saraçoğlu, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel hadise ile direkt ilgilendiler. Denizli Valisi her tarafa şifreli telgraflar gönderdi. Özellikle Isparta ve Kastamonu Valiliklerine... Isparta bu meselede daha çok dikkatle arandı. Eylül ayı içinde bir çok masumlar Isparta’da tevkif edilerek hapsedildi. Üstâd’ın Kastamonu’daki menzili de bu hadisede ilk olarak 14.8.1943 günü şiddetli bir şekilde didik didik arandı.
{İslam hattı şualar, s: 334.}
Fakat aradıkları Beşinci şua’ risalesi yoktu, bulamamışlardı.
Yükleniyor...