ve nuranî tahşidat olarak ta, aynı yılın yaz aylarında merhum Tahirî Mutlu ağabeyin büyük gayretleriyle, O sıra çok büyük bir hadise olan “Ayet-el Kübra” Risalesinin İslam harfiyle tab’ işi gerçekleşmesidir. Ancak Ayet-el Kübranın tabedilmiş nüshaları matbaa’dan çıkıp gelirken ve Denizli Hapsinin az öncesinde henüz ele geçmemişken, hapis hadisesi zuhur etmiş, fakat hapis sırasında dışarda resmi ve gayr-ı resmî bir çok insanın eline geçerek, onunla çok büyük imanî bir hizmetin husul bulmuş olmasıdır. Buna dair Hazret-i Üstâd’ın beyanları, daha çok Denizli hapsi mektupları içinde mevcuttur.
Ve Sene 1943, denizli Hapis Hadisesinin Ön Belirtileri
Kastamonu hayatı başında da belirtmeye çalıştığımız gibi, Denizli hadisesinin esas sebebi Beşinci şu’a Risalesidir. Bu hususta belgeler ilerde gelecektir. Ondan bir sene önce de, Isparta adliyesi bu risaleyi ve diğer umun Nur Risalelerini ağır ceza mahkemesinde tetkik etmiş ve sahiplerine iade etmişti. Buna rağmen gizli ajanlar bu risaleyi yeniden her yerde gizli gizli aramaktaydılar. Bu sebeple 1943 yılı içerisinde Hazret-i Üstâd’ın Kastamonu’daki menzili müteaddit defalar aranmış, fakat aradıkları Beşinci şua’ bulunamamıştı. Zaten Üstâd Hazretleri, Isparta adliyesinin verdiği beraat kararı haberinden sonra da, bir iki mektubunda çok büyük memnuniyet ve teşekkürlerini ifade etmekle beraber, gizli zındık din düşmanlarının Hükûmet adamlarını evhamlandırarak hazırlamakta oldukları geniş ve büyük çaplı bir taarruzu da hissediyordu. Talebelerine beraetten sonra bile çok sıkı ihtiyat tavsiyelerini yapıyordu.
Evet, Isparta adliyesi Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu beraet kararı ile; Adalet ve Hukuk, Kanun ve ıdare noktasından Risale-i Nurların artık tamamen serbest olmaları icabederken; Üstâd Bediüzzaman da talebelerine değil ihtiyatı, bilâkis serbestçe hareket etme tavsiyelerini vermesi lâzım iken; tam aksine ve zıddına, baştaki hükûmet adamları, zındıkların oyununa gelmişçesine sımsıkı ve adım-adım Nur talebelerini ta’kib etmeye başlamışlardı. Bu durumu çok iyi hisseden Üstâd Hazretleri de talebelerine beraet kararına rağmen daha çok dikkat ve ihtiyat tavsiye etmekteydi. Zamanın hükûmetinin Başbakanı olan şûkrü Saraçoğlu’da zaten maalesef gizli komünist teşkilâtlarla uyum içinde hareket etmekteydi. Onun Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel ise, zaten dünyaca bilinen kıpkızıl bir komünistti. Her ne ise.
şimdi Denizli hadisesini netice verecek şekilde plânlanan gizli tâkib ve hazırlanan tuzak karşısında Hazret-i Üstâd’ın Nur talebelerine yaptığı
Ve Sene 1943, denizli Hapis Hadisesinin Ön Belirtileri
Kastamonu hayatı başında da belirtmeye çalıştığımız gibi, Denizli hadisesinin esas sebebi Beşinci şu’a Risalesidir. Bu hususta belgeler ilerde gelecektir. Ondan bir sene önce de, Isparta adliyesi bu risaleyi ve diğer umun Nur Risalelerini ağır ceza mahkemesinde tetkik etmiş ve sahiplerine iade etmişti. Buna rağmen gizli ajanlar bu risaleyi yeniden her yerde gizli gizli aramaktaydılar. Bu sebeple 1943 yılı içerisinde Hazret-i Üstâd’ın Kastamonu’daki menzili müteaddit defalar aranmış, fakat aradıkları Beşinci şua’ bulunamamıştı. Zaten Üstâd Hazretleri, Isparta adliyesinin verdiği beraat kararı haberinden sonra da, bir iki mektubunda çok büyük memnuniyet ve teşekkürlerini ifade etmekle beraber, gizli zındık din düşmanlarının Hükûmet adamlarını evhamlandırarak hazırlamakta oldukları geniş ve büyük çaplı bir taarruzu da hissediyordu. Talebelerine beraetten sonra bile çok sıkı ihtiyat tavsiyelerini yapıyordu.
Evet, Isparta adliyesi Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu beraet kararı ile; Adalet ve Hukuk, Kanun ve ıdare noktasından Risale-i Nurların artık tamamen serbest olmaları icabederken; Üstâd Bediüzzaman da talebelerine değil ihtiyatı, bilâkis serbestçe hareket etme tavsiyelerini vermesi lâzım iken; tam aksine ve zıddına, baştaki hükûmet adamları, zındıkların oyununa gelmişçesine sımsıkı ve adım-adım Nur talebelerini ta’kib etmeye başlamışlardı. Bu durumu çok iyi hisseden Üstâd Hazretleri de talebelerine beraet kararına rağmen daha çok dikkat ve ihtiyat tavsiye etmekteydi. Zamanın hükûmetinin Başbakanı olan şûkrü Saraçoğlu’da zaten maalesef gizli komünist teşkilâtlarla uyum içinde hareket etmekteydi. Onun Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel ise, zaten dünyaca bilinen kıpkızıl bir komünistti. Her ne ise.
şimdi Denizli hadisesini netice verecek şekilde plânlanan gizli tâkib ve hazırlanan tuzak karşısında Hazret-i Üstâd’ın Nur talebelerine yaptığı
Yükleniyor...