Emniyet müdürünün, Siyasi şube müdürünün ve savcının kimisi şahsî düşüncesi ve keyfi icabı, kimisi Ankara’ya yaranmak ve vazifeperverlik gösterişi için istedikleri zaman Hazret-i Üstâd rahatsız edilmekteydi.
Ne kadar şayan-ı taaccübdür ki; bütün bu sıkı kontroller, tarassudlar, takip ve tecessüsler altında, her firsatı değerlendirmesini bilen Hazret-i Üstâd, Isparta’daki talebeleriyle en azından haftada bir iki mektup ile muhaberesini devam ettirmiş ve 1938 yılından itibaren altı sene zarfında ikiyüz yetmiş beş kadar mektubu selâmetle Isparta’ya ulaştırabilmiştir. Herhalde giden bu mektupların üç dört misli kadar da Isparta’dan Kastamonu’ya gelenleri olmuştur. Ayrıca bu mektupIarın belki bir kaç misli kadar da, Isparta da elle yazılıp çoğaltılan risaleleri Üstâd, ne yapıp yapıp bütün bunları casuslara sezdirtmeden, yerli yerince ulaştırma imkânını sağlamaktaydı. Gerçekten bu vakıa harika bir hadisedir denilebilir.
Nihayet, gele gele 1942 yılı bahar aylarında, Şükrü Saraçoğlu’nun başbakanlığı döneminde, tıpkı Eskişehir hadisesinde olduğu gibi; Isparta’da yeniden geniş taharriler yapıldı. Fakat Isparta adliyesi ağır ceza mahkemesi
{Osmanlıca Kastamonu-1, s: 311.}
içinde “Beşinci şua” risalesinin de bulunduğu, elde edilmiş bütün kitapları sahiplerine iade etti ve beraat verdi. Üstâd Hazretleri o hadiseye çok ziyade sevindi. Isparta’yı ve adliyesini ve Nur talebelerini tebrik etti.
Ne kadar şayan-ı taaccübdür ki; bütün bu sıkı kontroller, tarassudlar, takip ve tecessüsler altında, her firsatı değerlendirmesini bilen Hazret-i Üstâd, Isparta’daki talebeleriyle en azından haftada bir iki mektup ile muhaberesini devam ettirmiş ve 1938 yılından itibaren altı sene zarfında ikiyüz yetmiş beş kadar mektubu selâmetle Isparta’ya ulaştırabilmiştir. Herhalde giden bu mektupların üç dört misli kadar da Isparta’dan Kastamonu’ya gelenleri olmuştur. Ayrıca bu mektupIarın belki bir kaç misli kadar da, Isparta da elle yazılıp çoğaltılan risaleleri Üstâd, ne yapıp yapıp bütün bunları casuslara sezdirtmeden, yerli yerince ulaştırma imkânını sağlamaktaydı. Gerçekten bu vakıa harika bir hadisedir denilebilir.
Nihayet, gele gele 1942 yılı bahar aylarında, Şükrü Saraçoğlu’nun başbakanlığı döneminde, tıpkı Eskişehir hadisesinde olduğu gibi; Isparta’da yeniden geniş taharriler yapıldı. Fakat Isparta adliyesi ağır ceza mahkemesi
{Osmanlıca Kastamonu-1, s: 311.}
içinde “Beşinci şua” risalesinin de bulunduğu, elde edilmiş bütün kitapları sahiplerine iade etti ve beraat verdi. Üstâd Hazretleri o hadiseye çok ziyade sevindi. Isparta’yı ve adliyesini ve Nur talebelerini tebrik etti.
Yükleniyor...