İşte o hadisenin başlangıcı ve sonucu itibariyle, Hazret-i Üstâd’ın çeşitli yönleriyle verdiği ilmî, dinî ve mantıkî cevablarının bazı noktalarını ve o hadisenin sebeb ve mahiyeti hakkında yapılan araştırmalar neticesinde elde edilen delil ve vesikaların bazı cihetlerini derc etmek istiyoruz. Hadiseyi, sadece bir gizli ve sinsi plân neticesinde tahakkuk safhasına konduğu ve arkasında dinsiz zındık komitelerinin plânları bulunduğu hasebiyle
{Aynı bu hadise tarzında hadiseden on altı sene sonra; Urfalıların çok hürmet ettiği ve velî olarak tanıdığı ihtiyar bir hocayı C.H.P liler, Risale-i Nur ve Üstâd Bediüzzaman aleyhine evhamlandırıp konuşturdular. Urfa’daki zat da âlim, fazıl ve mutasavvıf bir kimse idi. İşte bu zat ta 1958’lerde Urfa’da camilerde, meclislerde Üstâd’ın aleyhine konuşmaya başladı, tıpkı İstanbul’daki zat gibi hayali, tenkitler yaptı. Daha önceleri ise, Üstâd’a ve talebelerine o kadar,hürmetkârane ve şefkatkârane muamelelerde bulunuyordu ki: herkes hayret ederdi.1958 yıllarında cereyan eden bu hadiseyi Hazret-i Üstâd’a mektupla bildirdigimizde: “Benden ona selam söyleyiniz. O mübarek bir zattır. Ondan zarar gelmez.” şeklinde cevap göndermişti. Bilâhere bu zatı evhamlandırıp konuşturan C.H.P lilerin plânıyla, o partinin Urfa’da ileri gelenlerinden âlim bir zat, Risale-i Nur’un hakkaniyetine âşinalık peyda ettikten sonra, kendisi itiraf ederek ve tövbe edip yaptığına nedamet getirerek, bize bizzat şunları anlatmıştı: “Hocayı ben konuşturuyordum. Çünkü bana çok itimadı vardı, Ne dedi isem, aynen kabul ediyor ve cami’lerde konuşuyordu” demişti. Allah her ikisine de rahmet eylesin. o hoca zat, merhum Buluntu Abdurrahman Efendidir. Onu evhamlandırıp, konuşturan zat da, Müderris Muhammed efendidir. A.B.}
” bahse medar ettik. Yoksa, merhum olmuş mübarek âlim ve şeyh ve seyyid ve velî bir zatın ufak bir i’tirazı bir şey değildir. Zaten Hazret-i Üstâd da sonunda onunla helâllaştığını bildirmiş ve hadiseyi ta o zaman unutmuştur.
Hadisenin, Denizli hapis hadisesinden tam bir sene önceki vuku’u zamanında Hazret-i Üstâd, onu te’sirsiz hale getirmek ve bertaraf etmek için, her zâviyeden ona bakmış ve yirmi kadar umumî ve hususî mektuplarla mukabele etmiştir.
Hadiseyi haber veren Üstâd’ın ilk mektubu
“Aziz sıddık Risale-i Nur şâkirtleri kardeşlerim!
Risale-i Nur’un şâkirtlerinin zaif kısımlarına zarar veren, hatıra gelmiyen ihtiyar bir zatın tarafından bir i’tiraz münasebetiyle ve o gibi itirazların esasını kesecek bir hakikatı beyan etmeye mecbur oldum. Evvelce birisine dediğim gibi, bunu tekrar ediyorum:
Yükleniyor...