bir mana ile; Hazreti ısa’nın nüzulünün en birinci sebep ve hikmetini, Hıristiyanlık dini ile münasebettarlığı cihetinde düşünmüş ve bu hikmetin esası da, çok geniş ve maddeten pek kuvvetli olan Hıristiyanlık dininin İslâmiyete iltihakını ve ona maddeten kuvvet sağlamak olduğunu anlamış ve hep bu istikamete göre mezkûr hadisleri tefsir etmiştir.
Bu noktadandır ki; Hazret-i Üstâd bütün hayatında hep Hıristiyanlık âleminden İslâmiyete maddî bir imdad, hir kuvvet geleceğini beklemiş ve zaman zaman bu hakikatin bazı parıltılarına ümidle müteveccih olmuştur.
İşte burada da, ıkinci Cihan Harbi sıralarında, ahir zaman hadiselerinden haber veren bir hadis-i şerifi şöylece tev’il edip tefsir etmiştir:
“Küçük Hüsrev olan Feyzî’nin ve Emin’in suallerine bir cevab olarak ve haşa hurafe diye tevehhüm edilen bir rivayetin bir mu’cize-i gaybiyesidir:”
“Ahir zamanda Hazret-i ısa (A.S.) nûzulüne ve Deccalı öldürmesine ait ehadis-i sahihanın ma’nay-ı hakikileri anlaşılmadığından; bir kısım zâhiri ulemalar, o rivayet ve hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler veya sıhhatini inkâr edip veya hurefevâri mana verip, adeta muhal bir sureti bekler bir tarzda avam-ı müslimine zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadisleri serrişte ederek hakaik-i İslâmiyeye tezyifkârane bakıp taarruz ediyorlar.
Risale-i Nur bu gibi ehadis-i müteşabihenin hakiki te’villerini Kur’ân’ın feyziyle göstermiş- şimdilik nümüne olarak bir tek misal beyan ederiz şöyle ki:
“Hazret-i İsa (A.S.) Deccal ile mücadelesi zamanında, “Hazret-i ısa onu öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya atlayıp; sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir” derecede, vücudca Deccalın heykeli, Hazret-i ısa’dan büyüktür diye mealinde rivayet var.
Demek Deccal, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’dan on, yirmi misli yüksek kametli olmak lâzım gelir.
Bu rivayetin zahiri ifadesi, sırr-ı teklife ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi, nev-i beşerde carî olan âdetullah’a da muvafık düşmüyor. Halbuki bu rivayeti, bu hadisi haşa muhal ve hurafe zanneden zındıkları iskât... ve o zahiri aynı hakikat i’tikad eden ve o hadisin bir kısım hakikatlerini gözleri gördükleri halde, daha intizar eden zâhiri hocaları dahi ikaz etmek için bu zamanda da ayni hakikat ve tâm muvafık ve mahz-ı hak müteaddit manalarından bir manası çıkmıştır, şöyle ki:
İsevilik dini ve o dinden gelen adat-ı müstemirresini muhafaza
Bu noktadandır ki; Hazret-i Üstâd bütün hayatında hep Hıristiyanlık âleminden İslâmiyete maddî bir imdad, hir kuvvet geleceğini beklemiş ve zaman zaman bu hakikatin bazı parıltılarına ümidle müteveccih olmuştur.
İşte burada da, ıkinci Cihan Harbi sıralarında, ahir zaman hadiselerinden haber veren bir hadis-i şerifi şöylece tev’il edip tefsir etmiştir:
“Küçük Hüsrev olan Feyzî’nin ve Emin’in suallerine bir cevab olarak ve haşa hurafe diye tevehhüm edilen bir rivayetin bir mu’cize-i gaybiyesidir:”
“Ahir zamanda Hazret-i ısa (A.S.) nûzulüne ve Deccalı öldürmesine ait ehadis-i sahihanın ma’nay-ı hakikileri anlaşılmadığından; bir kısım zâhiri ulemalar, o rivayet ve hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler veya sıhhatini inkâr edip veya hurefevâri mana verip, adeta muhal bir sureti bekler bir tarzda avam-ı müslimine zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadisleri serrişte ederek hakaik-i İslâmiyeye tezyifkârane bakıp taarruz ediyorlar.
Risale-i Nur bu gibi ehadis-i müteşabihenin hakiki te’villerini Kur’ân’ın feyziyle göstermiş- şimdilik nümüne olarak bir tek misal beyan ederiz şöyle ki:
“Hazret-i İsa (A.S.) Deccal ile mücadelesi zamanında, “Hazret-i ısa onu öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya atlayıp; sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir” derecede, vücudca Deccalın heykeli, Hazret-i ısa’dan büyüktür diye mealinde rivayet var.
Demek Deccal, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’dan on, yirmi misli yüksek kametli olmak lâzım gelir.
Bu rivayetin zahiri ifadesi, sırr-ı teklife ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi, nev-i beşerde carî olan âdetullah’a da muvafık düşmüyor. Halbuki bu rivayeti, bu hadisi haşa muhal ve hurafe zanneden zındıkları iskât... ve o zahiri aynı hakikat i’tikad eden ve o hadisin bir kısım hakikatlerini gözleri gördükleri halde, daha intizar eden zâhiri hocaları dahi ikaz etmek için bu zamanda da ayni hakikat ve tâm muvafık ve mahz-ı hak müteaddit manalarından bir manası çıkmıştır, şöyle ki:
İsevilik dini ve o dinden gelen adat-ı müstemirresini muhafaza
Yükleniyor...