çırpınan biçarelere rikkat-i cinsiye ve şefkat-ı nev’iye cihetinden gayet derece bir hüzün ve elem hissettim. Çok yerlerde beyan ettiğim gibi, yine Erhamür-rahimîn ve ahkem-ül hâkîmin olan onların Halık-ı Kerim ve Rahiminin hikmet ve rahmeti benim kalbimin imdadına yetişti.. Manen denildi ki: Senin bu şiddet-i teessürün, o Hakim ve Rahimin hikmetini bir nevi tenkid hükmüne geçer. Rahmet-i ilâhiyeden ileri şefkat olunmaz. Hikmet-i Rabbaniyeden daha mükemmel hikmet dair-i imkânda olamaz. Âsiler cezalarını, masumlar, mazlumlar zahmetlerinden on derece ziyade mükâfatlarını alacaklarını düşün. Senin dairei iktidarın hâricinde olan hadisata onun merhamet ve hikmet ve adalet ve rububiyyeti noktasında bakmalısın!.. Ben de o lüzumsuz şiddetli elem-i şefkatten kurtuldum!..

{ Osmanlıca Kastamonu-1, s: 463.}



2. Cihan Harbi’nde Tarafların Durumu ve Ahval-i Âlem

Âlemin hadisatından olan ıkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında bir tazaf; sefih ve merhametsiz olan medeniyetin mimsiz kısmının zâlim düsturlarına göre hareket ile, kapitalizm ve emperyalizm zulmünün en gadirli ve vahşetli prensiplerini yaşayanlarla; halk sınıfına ve hıristiyanlık dininin esasatına istinad ettiklerini ilân eden diğerleri, müthiş bir şekilde bir-biriyle boğuşurlarken ve bu berikiler ilk başlarda her tarafta galib durumunda oldukları bir sırada; Üstâd Hazretleri ahval-i âlem icraatında cereyan eden hadiselerin keyfiyetlerine azıcık bakmış ve ahir zamanda Hazret-i ısa’nın nüzûlü ile ilgili vurûd eden pek çok sahih hadislerin küllî manalarının bu hadiselere bazı işaretlerinin vech-i tatbikini düşünmüş.. Ve o çok çeşitli rivayet şekilleriyle gelen hadislerin bir kısmının zuhûrunun bir köşesinin te’vilini bu hadiselerle ilgili olduğunu hissetmiş ve kaleme almıştır.

Hz.Üstâd ahir zaman hadisatı hakkında evvelce yazmış olduğu bazı eserlerinde de bu hakikate çok kere temas etmiş ve ilhamî ma’nalarla o gibi hadislerin hakikatlerinden bir parçacık beyan etmiştir. Bilhassa 1938’de tanzim ve tebyiz ettiği Beşinci şua’ eserinde çok ilmî, hakikatli ve hadisat-ı âlemin ve adetullah’ın seyri ve cereyanı istikametinde te’villi mana ve hakikatlerini izhar etmiştir.

Ancak burada şu noktayı da kaydetmek gerekir ki; Hazret-i İsa’nın (A.S.) nüzûlünü, hadis tefsir eden bazı müçtehid âlimlerin veya büyük hadis âlimi ve râvilerinin içtihadlı istinbatlarının gösterdikleri manalar ki; “Hazret-i ısa’nın (A.S.) nüzûl hadisesini hep âlem-i İslâm’ın merkezlerinde ve doğrudan doğruya İslâm alemi içinde cereyan edeceği” şeklindedir. Lâkin Bediüzzaman, bu mevzuda gelen hadislerin mecmuundan istihrac ettiği


Yükleniyor...