uğratmıyarak görecektir. Öyle ise ehl-i dünya ve ehl-i siyaset onunla mübareze değil, belki ondan istifade etmeye çok muhtaçdırlar.
Evet, kâinatın şu tılsım-ı muğlakını keşfeden ve mevcudatın “Nereden.. ve nereye.. ve ne olacaklarının” tılsımını açan Risale-i Nur’un eczalarından Yirmidokuzuncu Söz; ve tahavvülat-ı zerratın muammasını keşfeden Otuzuncu Söz; ve kâinatta mütemadiyen fena ve zeval içinde faaliyet ve hallakiyet-i umumiye tılsım-ı acibini hall ve keşfeden Yirmidördüncü Mektup; ve tevhidin en derin ve en mühim muammasını keşf ve hall ve izah eden ve haşr-i beşerîyi bir sineğin ihyası kadar kolay olduğunu ispat eden Yirminci Mektup; ve tabiatperestlerin fikr-i küfrîlerini esasiyla bozan ve tahrib eden Tabiat Risalesi namındaki Yirmiüçüncü Lem’a
{Aynı eser, s: 743. }
gibi Risale-i Nur’un çok cüzleri var. Bunların yalnız birisindeki muammayı keşfeden bir âlim, bir edip, bir profesör hangi hükümette olsa, takdirle mükâfat ve ikramiye verileceğini bu risaleleri dikkatle mütalâa eden tasdik eder...”
{Osmanlıcs Lem’alar, s: 770.}
Madde-4 :
Kanunen yasaklanmış tarikat dersini verdiğinin isnadı...
Cevabları:
“Evvelâ elinizde bulunan bütün kitaplarım şâhiddirler ki, ben hakaik-ı imaniye ile meşgulüm. Hem müteaddit risalelerimde yazmışım ki; tarikat zamanı değil, belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarikatsız cennete gidecek pek çok... Fakat imansız cennete girecek hiç yok... Onun için imana çalışmak lâzımdır diye beyan etmişim.
Saniyen: şu on senedir Isparta vilâyetinde bulunuyorum. Biri çıksın, bana tarikat vermiş desin!.. Evet, bazı hâs kardeşlerime ulûm-u imaniyye ve hakaik-ı âliye dersini hocalık itibariyle vermişim. Bu tarikat talimi değil, belki hakikat dersidir.Yalnız bu kadar var ki, ben şafiîyim, Namaz sonundaki tesbihatım Hanefî tesbihatından biraz farklıdır. Hem akşam namazından ta yatsı namazına kadar ve fecirden evvel hiç kimseyi kabul etmemek şartıyla kendi kendime günahlarımdan istiğfar ve ayetleri okumak gibi şeylerle meşguliyetim var. Zannederim, dünyada hiç bir kanun bu hale yasak diyemez..”
{Aynı eser, s: 747.}
“...İddianamede “Telvihat-ı Tis’a” nâmında tarikatın bazı hakaikine dair bir risalede medar-ı tenkid olunan şu fıkra: “Ehl-i sünnet velcemaata mensûb bir kısım ehl-i siyaset ve bir kısım gafil insanlar, ehl-i tarikatın
Evet, kâinatın şu tılsım-ı muğlakını keşfeden ve mevcudatın “Nereden.. ve nereye.. ve ne olacaklarının” tılsımını açan Risale-i Nur’un eczalarından Yirmidokuzuncu Söz; ve tahavvülat-ı zerratın muammasını keşfeden Otuzuncu Söz; ve kâinatta mütemadiyen fena ve zeval içinde faaliyet ve hallakiyet-i umumiye tılsım-ı acibini hall ve keşfeden Yirmidördüncü Mektup; ve tevhidin en derin ve en mühim muammasını keşf ve hall ve izah eden ve haşr-i beşerîyi bir sineğin ihyası kadar kolay olduğunu ispat eden Yirminci Mektup; ve tabiatperestlerin fikr-i küfrîlerini esasiyla bozan ve tahrib eden Tabiat Risalesi namındaki Yirmiüçüncü Lem’a
{Aynı eser, s: 743. }
gibi Risale-i Nur’un çok cüzleri var. Bunların yalnız birisindeki muammayı keşfeden bir âlim, bir edip, bir profesör hangi hükümette olsa, takdirle mükâfat ve ikramiye verileceğini bu risaleleri dikkatle mütalâa eden tasdik eder...”
{Osmanlıcs Lem’alar, s: 770.}
Madde-4 :
Kanunen yasaklanmış tarikat dersini verdiğinin isnadı...
Cevabları:
“Evvelâ elinizde bulunan bütün kitaplarım şâhiddirler ki, ben hakaik-ı imaniye ile meşgulüm. Hem müteaddit risalelerimde yazmışım ki; tarikat zamanı değil, belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarikatsız cennete gidecek pek çok... Fakat imansız cennete girecek hiç yok... Onun için imana çalışmak lâzımdır diye beyan etmişim.
Saniyen: şu on senedir Isparta vilâyetinde bulunuyorum. Biri çıksın, bana tarikat vermiş desin!.. Evet, bazı hâs kardeşlerime ulûm-u imaniyye ve hakaik-ı âliye dersini hocalık itibariyle vermişim. Bu tarikat talimi değil, belki hakikat dersidir.Yalnız bu kadar var ki, ben şafiîyim, Namaz sonundaki tesbihatım Hanefî tesbihatından biraz farklıdır. Hem akşam namazından ta yatsı namazına kadar ve fecirden evvel hiç kimseyi kabul etmemek şartıyla kendi kendime günahlarımdan istiğfar ve ayetleri okumak gibi şeylerle meşguliyetim var. Zannederim, dünyada hiç bir kanun bu hale yasak diyemez..”
{Aynı eser, s: 747.}
“...İddianamede “Telvihat-ı Tis’a” nâmında tarikatın bazı hakaikine dair bir risalede medar-ı tenkid olunan şu fıkra: “Ehl-i sünnet velcemaata mensûb bir kısım ehl-i siyaset ve bir kısım gafil insanlar, ehl-i tarikatın
Yükleniyor...