İrşad - 3 :
“Kardeşlerim!
Kalbime ihtar edildi ki: Nasıl ki, Mesnev-i şerif şems-i Kur’ân’dan tezahür eden yedi hakikatından bir hakikatın ayinesi olmuş, kudsî bir şeref almış.. Mevlevîlerden başka daha çok ehl-i kalbin layemut bir mürşidi olmuş.
Öyle de, Risale-i Nur şems-i Kur’âniyenin ziyasındaki elvan-ı seb’ayı ve o güneşdeki renk renk ,çeşit çeşit yedi nuru birden ayinesinde temessül ettirdiğinden, inşaallah yedi cihetle şerif ve kudsî ve yedi Mesnevî kadar ehl-i hakikata bakî bir rehber ve mürşid olacak.
Said-i Nursi”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 921.}
İrşad - 4 :
“Gülistan sahibi şeyh Sa’di-i şirazî naklediyor, der: “Ben bir ehl-i kalbi tekyede seyr ü sülûk ile meşgul iken görmüştüm. Bir kaç gün sonra, onu talebeler içinde medresede gördüm. “ Ne için o feyizli tekyeyi terk edip, bu medreseye geldin?” dedim.
O dedi ki: Orada, yalnız herkes kendi nefsini -eğer muvaffak olursa-kurtarabilir. Burada ise, bu âli-himmet şahıslar kendileri ile beraber çoklarını kurtarmaya çalışıyorlar. Uluvv-ü-cenab, uluvv-ü himmet bunlardadır. Fazilet ve himmet bunlardadır. Onun için buraya geldim.“
şeyh Sa’dî bu vak’ayı kısaca hülâsasını Gülistan’ında yazmıştır.
Acaba talebelerin gibi sarf ve nahvin küçücük mes’eleleri, tekyelerdeki virdlere râcih gelirse; Risale-i Nur’un:
deki hakaik-ı kudsiye-i imaniyyeyi en kat’î ve vazıh bir surette ders verip, en muannid zındıkları ve en mütemerrid feylesofları susturup ders verirken; onu bırakıp, yahud sekteye uğratıp ve yahud kanaât etmeyip; tarikat hevesiyle Risal-i Nurdan izin almıyarak, kapanmış hangahlara girmek, ne derece yanlış olduğunu ve bizim bu şefkat tokadına ne derece istihkak kesbettiğimizi gösteriyor.
Said-i Nursi“
{Osmanlıca Lem’alar, s: 925.]
“Kardeşlerim!
Kalbime ihtar edildi ki: Nasıl ki, Mesnev-i şerif şems-i Kur’ân’dan tezahür eden yedi hakikatından bir hakikatın ayinesi olmuş, kudsî bir şeref almış.. Mevlevîlerden başka daha çok ehl-i kalbin layemut bir mürşidi olmuş.
Öyle de, Risale-i Nur şems-i Kur’âniyenin ziyasındaki elvan-ı seb’ayı ve o güneşdeki renk renk ,çeşit çeşit yedi nuru birden ayinesinde temessül ettirdiğinden, inşaallah yedi cihetle şerif ve kudsî ve yedi Mesnevî kadar ehl-i hakikata bakî bir rehber ve mürşid olacak.
Said-i Nursi”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 921.}
İrşad - 4 :
“Gülistan sahibi şeyh Sa’di-i şirazî naklediyor, der: “Ben bir ehl-i kalbi tekyede seyr ü sülûk ile meşgul iken görmüştüm. Bir kaç gün sonra, onu talebeler içinde medresede gördüm. “ Ne için o feyizli tekyeyi terk edip, bu medreseye geldin?” dedim.
O dedi ki: Orada, yalnız herkes kendi nefsini -eğer muvaffak olursa-kurtarabilir. Burada ise, bu âli-himmet şahıslar kendileri ile beraber çoklarını kurtarmaya çalışıyorlar. Uluvv-ü-cenab, uluvv-ü himmet bunlardadır. Fazilet ve himmet bunlardadır. Onun için buraya geldim.“
şeyh Sa’dî bu vak’ayı kısaca hülâsasını Gülistan’ında yazmıştır.
Acaba talebelerin gibi sarf ve nahvin küçücük mes’eleleri, tekyelerdeki virdlere râcih gelirse; Risale-i Nur’un:
deki hakaik-ı kudsiye-i imaniyyeyi en kat’î ve vazıh bir surette ders verip, en muannid zındıkları ve en mütemerrid feylesofları susturup ders verirken; onu bırakıp, yahud sekteye uğratıp ve yahud kanaât etmeyip; tarikat hevesiyle Risal-i Nurdan izin almıyarak, kapanmış hangahlara girmek, ne derece yanlış olduğunu ve bizim bu şefkat tokadına ne derece istihkak kesbettiğimizi gösteriyor.
Said-i Nursi“
{Osmanlıca Lem’alar, s: 925.]
Yükleniyor...