SENE 1309 HİCRÎ, 1308 RUMÎ, 1892 MİLADÎ GENÇ SAİD MOLLA SAİD-İ MEŞHUR ve SONRA DA BEDİÜZZAMAN UNVANLARIYLA LÂKABLANIYOR







Molla Said’in Doğu Bâyezid’deki bu acîb, hârika tezahürü karşısında, talebe arkadaşları ve ahalî herkes hayret, hürmet ve takdir ile ona “Molla-yı Meşhûr”, yahut “Molla Said-i Meşhûr” demeye başladı. Molla Said’in ilim sahasında bu acîb tecelliye mazhariyetiyle birlikte, ruhî ve kalbî âleminde de bir inkılâb tecellisi görünmeye başlanmıştı. Hatta onun etvâr ve ahvâli garîb bir inkılâb gösterdiği gibi, elbisesinde bile bir değişiklik olmuştu. Bu konuda kardeşi Molla Abdülmecid Efendi hâtıra defterinde şöyle diyor:

“şirvan’da müderris bulunan ağabeyisi Molla Abdullah’ın yanında Nahiv mebadisini okurken, nasılsa araları bozulur. Pek küçük yaşta iken, Doğu Bâyezid’e gider. Bir kış orada kalır. Fakat gündüzleri şeyh Muhammed Celalî’nin medresesinde, geceleri de evliyadan meşhur “Ahmed-i Hanî” mezarında geçiriyormuş. Orada bir kış kaldıktan ve ulûm-u Arabiye’de müntehî olup icazet aldıktan sonra, yine şirvan’a müteveccihen yola düşer. Aç, çıplak, derviş kıyafetinde Molla Abdullah’ın yanına gelir. Omuzunda bir post, koltuğunda bir “Delâil-i Hayrât” kitabı olduğu halde, halî yerlerde gezerek gelir.

Ağabeyisi Molla Abdullah: “Nereye gitmiştin? Neyi okudun?” diye durumunu ve malûmatını yoklamak için, ne sormuşsa (bilhassa ilmî mes’eleler hakkında hangi suali tevcih etmişse) cevap vermiştir. Sâdece bir kış zarfında tahsil ettiği ilmî malûmat, müderris olan ağabeyisi Molla Abdullah’ın malûmatından çok fazla olduğu tahakkuk eder.

Bunun üzerine, halk arasında öyle bir şöhret buldu ki; nereye gitse “Hızır geldi, bu çocuk velîdir” denilmeye başlandı. Molla Said halkın bu teveccühünden ve dedikodularından kendisini kurtarmak için, bu yeni kıyafetini terk ederek; kamalı, hançerli, şal-şapikli bir ağa kıyafetine girdi. Demek manevî vaziyetini gizlemek için bu kıyafete girmiş ve son zamanlara kadar da devam etmiştir.”(1)

Yeğeni merhûm Abdurrahman ise bu mevzuda şunları kaydeder:

Yükleniyor...