“Efendim, bizim tarla biraz uzaktadır. Yoldan gelir, giderken çok kimselerin tarlalarından geçerek geliyorum. Hayvanlarımın ağızları bağlı olmazsa başkalarının mahsûlünden yemeleri mümkün.. Ekmeğimize haram lokma karışmasın diye böyle yapıyorum.” diye beyân-ı ma’zeret eder.
Misafır hoca ve arkadaşları, küçük Said’in babasının bu takva ve salâhetine şahid olduktan sonra, bu defa annesi Nûre Hanım’a dönerek: “Siz bu çocuğu nasıl yetiştirdiniz?” diye sormuş.
Nûre Hanım: “Ben bu çocuğuma(7) hamile kalınca, abdestsiz yere basmadım. Said dünyaya gelince de, hiçbir zaman abdestsiz emzirmedim” diye söylemiş.”(8)
HİCRİ TAKVİM 1302- MİLADÎ 1885(9) Kur’ân OKUMAYA BAŞLADIĞI TARİH
İşte böyle bir aile ocağında, böyle bir anne ve babanın terbiyesinde yetişen masum küçük Said, artık dokuz yaşlarına ayak basmış ve Kur’ân dersini alma zamanı yaklaşmıştı. Kararı kendisi verecekti. Babası, ona bir çocuk muamelesi yapmıyor olacak ki, küçük Said, bu kararı kendisi verdi. Karannın hareket noktası şöyle cereyan etti:
İlim tahsil etmekte olan ağabeyisi Molla Abdullah’ın, gittikçe artan feyiz, ahlâk, fazilet ve kemalatı, onun -henüz çocuk iken muhakeme ve idrâkinin şiddetini gösteren tefekküriyle- nazar-ı dikkatini celb etti. Hele ağabeyisi köye döndüğünde, okumamış arkadaşlarını da okutmakla tezahür eden meziyeti, küçük Said’in hayranlığını arttırdı. Bunun üzerine kendisi de ilim tahsil etmeyi göze aldı ve ilk evvelâ Nahiyeleri İsparit’e bağlı “Tağ”(10) köyüne gitti.
Bu medresenin müderrisi ve idarecisi Molla Muhammed Emin Efendi idi. Küçük Said’in bu medresede ne kadar kaldığı, ayı ve günü belli olmamakla beraber, az kaldığı anlaşılıyor. Çünki fıtrî ve hılkî tabiatının icabı olarak, daima izzet-i nefsini koruması ve hatta ufacık âmirane tavrıyla söylenen sözlere tahammül edememesi yüzünden, talebe arkadaşlariyle döğüşmeye sebep oldu. Bunun üzerine hocası Molla Muhammed Emin Efendi’nin emriyle tekrar Nurs’a, evine döndü. “Nurs” köyünde ayrıca bir medrese olmadığından haftada bir defa eve, sılaya gelen ağabeyisi Molla Abdullah Efendi’den haftada bir ders almakla iktifa etmekte idi. Öbür haftaya kadar vaktini, aldığı bir tek dersin mütalaası ile geçirmekte idi.
Misafır hoca ve arkadaşları, küçük Said’in babasının bu takva ve salâhetine şahid olduktan sonra, bu defa annesi Nûre Hanım’a dönerek: “Siz bu çocuğu nasıl yetiştirdiniz?” diye sormuş.
Nûre Hanım: “Ben bu çocuğuma(7) hamile kalınca, abdestsiz yere basmadım. Said dünyaya gelince de, hiçbir zaman abdestsiz emzirmedim” diye söylemiş.”(8)
HİCRİ TAKVİM 1302- MİLADÎ 1885(9) Kur’ân OKUMAYA BAŞLADIĞI TARİH
İşte böyle bir aile ocağında, böyle bir anne ve babanın terbiyesinde yetişen masum küçük Said, artık dokuz yaşlarına ayak basmış ve Kur’ân dersini alma zamanı yaklaşmıştı. Kararı kendisi verecekti. Babası, ona bir çocuk muamelesi yapmıyor olacak ki, küçük Said, bu kararı kendisi verdi. Karannın hareket noktası şöyle cereyan etti:
İlim tahsil etmekte olan ağabeyisi Molla Abdullah’ın, gittikçe artan feyiz, ahlâk, fazilet ve kemalatı, onun -henüz çocuk iken muhakeme ve idrâkinin şiddetini gösteren tefekküriyle- nazar-ı dikkatini celb etti. Hele ağabeyisi köye döndüğünde, okumamış arkadaşlarını da okutmakla tezahür eden meziyeti, küçük Said’in hayranlığını arttırdı. Bunun üzerine kendisi de ilim tahsil etmeyi göze aldı ve ilk evvelâ Nahiyeleri İsparit’e bağlı “Tağ”(10) köyüne gitti.
Bu medresenin müderrisi ve idarecisi Molla Muhammed Emin Efendi idi. Küçük Said’in bu medresede ne kadar kaldığı, ayı ve günü belli olmamakla beraber, az kaldığı anlaşılıyor. Çünki fıtrî ve hılkî tabiatının icabı olarak, daima izzet-i nefsini koruması ve hatta ufacık âmirane tavrıyla söylenen sözlere tahammül edememesi yüzünden, talebe arkadaşlariyle döğüşmeye sebep oldu. Bunun üzerine hocası Molla Muhammed Emin Efendi’nin emriyle tekrar Nurs’a, evine döndü. “Nurs” köyünde ayrıca bir medrese olmadığından haftada bir defa eve, sılaya gelen ağabeyisi Molla Abdullah Efendi’den haftada bir ders almakla iktifa etmekte idi. Öbür haftaya kadar vaktini, aldığı bir tek dersin mütalaası ile geçirmekte idi.
Yükleniyor...