5- Merhûm Gazeteci Yazar Eşref Edib’in 1952’de yayınladığı “Risale-i Nûr Müellifi Said-i Nursi” isimli eserinde 17’inci sâhifesinde: “Rumi 1293” olarak doğumunu tespit etmiştir.
6- 1951-1952’lerde yeni yazı ve Osmanlıca olarak üç defa baskısı yapılan “Bediüzzaman’ın Târihçe-i Hayatından Harikalar” adlı eserde yine doğumu hakkında 1293 yazılmıştır.
7- İlk baskısı 1958’de yapılan “Bediüzzaman Said-i Nursi Hayatı, Mesleği, Tercüme-i Hali” adındaki Büyük Tarihçe-i Hayat kitabında ise: “Hicrî 1290-Miladi 1873” şeklinde yazmış ve üstte sıralanan kaynak kitaplara muhalefet etmiştir.
8- N. Şahiner’in “Bilinmeyen Taraflarıyla Said-i Nursi” kitabında ise, yalnız 1873 diye yazılmıştır.
9- Risale-i Nûr Külliyatında, bizzât müellif Bediüzzaman Hazretleri tarafından çeşitli vesilelerle-bilhassa Sekizinci, Onsekizinci ve Yirmisekizinci Lem’alar ve Birinci şua Risalelerinde - mutlak olarak kendi doğumu hakkında Rumi 1293 diye kaydedilmiştir. Yalnız bir iki yerde hicrî 1294-1295 şeklinde kayda geçmiştir.
Bu durum karşısında, Büyük Tarihçe-i Hayat kitabı ile N. Şahiner’in kaynak göstermeksizin 1873 şeklindeki tespitleriyle neye dayandıklarını bilmemekle beraber; ondan önce yazılan Târihçelerin 1293 tarihini Hicrî-Rumî farkındaki hesapla, hicrî 1290 şeklinde zannettikleri muhtemeldir.
N. Şahiner’in Bediüzzaman’ın doğum tarihini direkt olarak 1873 şeklinde kabul edip kaydettiği için, ona göre kitabında bazı tarih sıralamalarını yapmıştır ki; bunlar umumiyetle 1907 senesine kadar olanların sabitiyeti görülmedi.
Şahiner’in kitabı çıktıktan sonra, bu eserden gerek tercûme yoluyla gerek iktibas şeklinde yayınlanan eserler, bu tahlile göre, tarihleri; tespit işinde hatâlı olabilirler.
Biz ise, gerek Risale-i Nûr Külliyatı’ndaki tespitleri, gerekse ittifak halindeki diğer kaynak eserleri bu mevzuda esas kabul ettik. Buna göre Bediüzzaman Hazretleri’nin doğumundan itibaren tarih sıralamalarını, R. Nûrlardaki tespitlere göre kaydettik.. Ve sonuç olarak:
Kur’ân’dan aldığı ilham ve feyizden gelen ilim ve irfaniyle, nûr ve ziyasiyle, îmân ve hidayetiyle Türkiye’yi ve bir bakıma tüm beşeriyyeti ışıklandıracak, aydınlatacak ve istikametli, kısa ve ziyadar bir cadde-i Kur’âniyye’yi açacak dürr-i sencide ve cevher-i nâdide olan o “tıfl-ı nevreside”, şark’ın sarp, keyşer* dağlarının şahikasından, güneşin doğduğa taraftan;
6- 1951-1952’lerde yeni yazı ve Osmanlıca olarak üç defa baskısı yapılan “Bediüzzaman’ın Târihçe-i Hayatından Harikalar” adlı eserde yine doğumu hakkında 1293 yazılmıştır.
7- İlk baskısı 1958’de yapılan “Bediüzzaman Said-i Nursi Hayatı, Mesleği, Tercüme-i Hali” adındaki Büyük Tarihçe-i Hayat kitabında ise: “Hicrî 1290-Miladi 1873” şeklinde yazmış ve üstte sıralanan kaynak kitaplara muhalefet etmiştir.
8- N. Şahiner’in “Bilinmeyen Taraflarıyla Said-i Nursi” kitabında ise, yalnız 1873 diye yazılmıştır.
9- Risale-i Nûr Külliyatında, bizzât müellif Bediüzzaman Hazretleri tarafından çeşitli vesilelerle-bilhassa Sekizinci, Onsekizinci ve Yirmisekizinci Lem’alar ve Birinci şua Risalelerinde - mutlak olarak kendi doğumu hakkında Rumi 1293 diye kaydedilmiştir. Yalnız bir iki yerde hicrî 1294-1295 şeklinde kayda geçmiştir.
Bu durum karşısında, Büyük Tarihçe-i Hayat kitabı ile N. Şahiner’in kaynak göstermeksizin 1873 şeklindeki tespitleriyle neye dayandıklarını bilmemekle beraber; ondan önce yazılan Târihçelerin 1293 tarihini Hicrî-Rumî farkındaki hesapla, hicrî 1290 şeklinde zannettikleri muhtemeldir.
N. Şahiner’in Bediüzzaman’ın doğum tarihini direkt olarak 1873 şeklinde kabul edip kaydettiği için, ona göre kitabında bazı tarih sıralamalarını yapmıştır ki; bunlar umumiyetle 1907 senesine kadar olanların sabitiyeti görülmedi.
Şahiner’in kitabı çıktıktan sonra, bu eserden gerek tercûme yoluyla gerek iktibas şeklinde yayınlanan eserler, bu tahlile göre, tarihleri; tespit işinde hatâlı olabilirler.
Biz ise, gerek Risale-i Nûr Külliyatı’ndaki tespitleri, gerekse ittifak halindeki diğer kaynak eserleri bu mevzuda esas kabul ettik. Buna göre Bediüzzaman Hazretleri’nin doğumundan itibaren tarih sıralamalarını, R. Nûrlardaki tespitlere göre kaydettik.. Ve sonuç olarak:
Kur’ân’dan aldığı ilham ve feyizden gelen ilim ve irfaniyle, nûr ve ziyasiyle, îmân ve hidayetiyle Türkiye’yi ve bir bakıma tüm beşeriyyeti ışıklandıracak, aydınlatacak ve istikametli, kısa ve ziyadar bir cadde-i Kur’âniyye’yi açacak dürr-i sencide ve cevher-i nâdide olan o “tıfl-ı nevreside”, şark’ın sarp, keyşer* dağlarının şahikasından, güneşin doğduğa taraftan;
Yükleniyor...