alayları şark’ta kurulduğu zaman Merhum Sultan Abdülhamid tarafından, Patnos ve çevresinde Hamidiye alayını kurmak üzere onu miralay rütbesiyle vazifelendirdi.

Sonra 1331-1915 tarihinde Doğubeyazıd ve Kağızman’da Rus ve Ermenilere karşı büyük savaşlarda başarı kazandı. Daha sonra Ahlat’ın Karmuş köprüsünü Ruslar’dan koruyarak Halil Paşa ve ordusunun köprüden geçmelerini sağlamaya muvaffak oldu. Bunu yaparken de Rus askerlerine çok zayiat verdirdi. Hüseyin Paşa’nın bu başarısından dolayı İttihad ve Terakki Hükümeti ve Sultan Reşad onu Mirliva rütbesine yükselttiler.

l. Cihan Harbi öncesinde, şark’ta bir çok dinî medreselerin açılmasına yardımı olmuş, ulema ve meşayiha karşı hürmet ve itaatı, dürüstlük ve namusluluğu ile şöhret kazanmıştı. Aynı sıralarda Bediüzzaman Hazretleriyle de sık sık görüştükleri olurmuş. Hatta o tarihlerde Üstâd Bediüzzaman İstanbul’da bulunurken, kendisi de tedavi maksadıyla İstanbul Askerî Gülhane Hastahanesinde bulunduğu zaman, Bediüzzaman Hazretleri onu sık sık ziyaret edermiş. Hatta o günlerde Bediüzzaman ile ahiret kardeşliği hususunda akd-ı uhuvvet ettikleri de meşhur olmuş. Hüseyin Paşa, İstanbul’dan tedavîden döndükten sonra, artık Bediüzzaman’ın her emrine âmade şekilde hareket edermiş. Bediüzzaman’a danışmadan hiç bir şey yapmaz ve hiç bir harekette bulunmazmış... Nihayet Hüseyin Paşa, şeyh Said Hadisesi’nde en ufak bir dahli olmadığı halde, 1925 sürgünleri içinde o da sürgüne yollanmış, Kayseri’ye mecburî iskân verilmiş. İki sene kadar Kayseri’de sürgün hayatı yaşadıktan sonra dayanamamış, firar etmiş ve Suriye yakasına geçmiştir.

Suriye’de bir sene kadar kaldıktan sonra, 1929 yılında, uzaktan akrabası sayılan fakat kiralanmış Muş’lu Medenî Bey, Suriye’ye bir plan mucibince Paşa’nın yanına giderek, “Hükûmet menfiler için af kanunu çıkarttı. Seni de afetti, memleketine dön” diye kandırmış ve beraber Türkiye’ye dönmüşler. Dönüp gelirken, Suriye ve Irak hudutlarının birleştiği noktadan Türkiye hududuna girdiklerinde, bir namaz vakti Hüseyin Paşa, büyük oğlu Abdullah Bey ve yeğeni Ahmed Bey’le beraber namaza durmuşlar. Bunlar namazda iken, Medenî denilen hain herif, bunu fırsat bilerek, namazda iken her üçünü de öldürüp şehid etmiştir. Allah rahmet eylesin.

Merhum Hüseyin Paşa’nın torunlarından (halen Bitlis-Adilcevaz’da oturur) Muzaffer Sübhandağlı ise diyorki:

“Hüseyin Paşa’nın bir hanımı çerkes idi. Kayseriden firar ederken, Çerkes olan kainbiraderleri yardımcı olmuşlardır. Firaren geldiğinde, “Hoysan” aşiretinden olan ve Paşa’nın damadının kardeşi olan Medeni Bey’in, Muş’taki evine gelirler. Paşa, Medeni Bey’le birlikte Irak’a Molla Mustafa Berzani’ye giderler. 1928 afında oradan Türkiyeye doğru gelirken, yolda Medeni ile akrabaları, Paşa’yı ve oğullarını namazda iken öldürüyorlar.”

Yükleniyor...