Ziyaret esnasında, Üstâd gelecek günlerden bahisle: “Üzülmeyin, başınıza çok işler gelecek, sizi rahatsız edecekler. Üzülmeyin, hak yerini bulur. Onlar şeriatı kaldırmak istiyorlar. şeriat-ı Garra (İslâm dini kanunları) incelir, amma kopmaz. Onun sahibi Allah’tır. Bir koruyucusunu gönderir, yeniden İslâmiyet’i ihya eder.” dedi. Geri Van’a döndüğümüzde Üstâd’ın bu sözlerini babama anlattığımızda, peder; “Herhalde Mehdî’yi kasdetmiş” dedi.

Üstâd, dağda toprak bir manastır harabesinde oturuyordu. Çok basit bir yaşayışı vardı. Bir hasır, bir keçi postu vardı. Biz Kürtçe’de mitil dediğimiz, yüzsüz bir de yorganı vardı. Ufak tefek bazı şeyler de etrafta gözüküyordu.

Vakit epey geçince talebesine: “Öğle oldu, misafirler var, birşeyler yap da getir!” dedi. Bir parça bulgurla biraz yağları kalmıştı. Talebesi bu kalan son yağla pilav yaptı getirdi. Çok azdı. Ben bunun kâfi geleceğini zannetmiyordum.

Az sonra Üstâd abdest almak için müsaade istiyerek dışarı çıktı. Hüseyin Paşa bu arada Üstâd’ın talebesine biraz para vermek istedi. Fakat talebe almadı. Hüseyin Paşa da o parayı Üstâd’ın oturduğu postun altına koydu. Biraz sonra Üstâd geldi. Henüz kollarını indirmemiş, abdest suyu ile duruyordu. İki elini kapının iki tarafına dayayarak tebessüm içinde Hüseyin Paşa’ya: “Paşa siz bana misafir oldunuz. Aç mı kaldınız? Bizim bir şeye ihtiyacımız yoktur. Onu (o parayı) bizden daha fakir olanlara verin.” deyince, Hüseyin Paşa çok üzüldü ve göz yaşlarını tutamayıp ağlamaya başladı. Ve ağlıya ağlıya: “Kurban Seyda bir şey yok!.” dedi.

Yine Üstâd: “Onu sen başkalarına ver! Benden daha çok muhtaç ve müstahak olanlar var, onlara verin“ deyince! yine Hüseyin Paşa: “Seyda, o bir şey değildir.“diyordu. Fakat Üstâd yine “Yok, yok.. Onu alın başkalarına verin“ deyince, ben postun altındaki parayı alıp cebime koydum.

Artık kalkacaktık. Hüseyin Paşa, Üstâd’la vedalaştılar ayrılıyorduk. Üstâd, Hüseyin Paşa’ya: “Ha paşa! şimdi vereceğiniz bir yer hatırıma geldi. Bu Cevdet’in gömleği çok eski. Buna bir mecidiye ver!” dedi. Paşa da çıkarıp bir altın vermek istedi, fakat talebesi altını almadı, sadece bir mecidiye aldı.(44)

Merhum Abdülbaki Arvasi’nin bu hatırası, bir yönüyle şeyh Said hareketinin başladığı günlere ait olduğuna, diğer yönüyle de hadiseden bir müddet önce olduğuna işaret etmektedir. Çünkü Üstâd’la görüşmek için, Van valisiyle askerî paşasından bir nevi izin istemeleri; şeyh Said’in hareketi başlamıştır. Amma dağda Üstâd’la görüşmeleri esnasında hadiseden hiç bahis geçmemesi cihetiyle ise, hadiseden önce olduğunu gösteriyor. Ancak Hüseyin Paşa’nın Hazret-i Üstâd’a para vermek istemesi hadisesi, Molla Hamid’in de hatırasında geçmektedir. Bu hadise iki defa mı vaki’ olmuş? Yoksa ikisi de aynı hadise midir bilinmemektedir.

Yükleniyor...