İşte Üstâdımız o ikisine Emirdağı’nda bir saatten epey fazla bir zaman sohbette bulundu. Bu sohbette şark hadisesine temasla, yapılan zulümleri vesaire bahsi içinde; “Cenab-ı Hak o ulema ve evliyaların içinden.. veya o ulema ve evliyaların talebeleri içinden birisini veya Kur’ân’dan bir elmas kılınç çıkardı.. Veya bu Said’i çıkardı (kendisini kasdederek) bütün hayfimizi aldırttı“
Bunu söylerken, Hazret-i Üstâd mübarek yataklarından öyle fırladı ki, üç-dört adım yataktan dışarı çıktı ve yürüdü.
Hatta fakirinizin Emirdağ lahikasının ikinci kısmında neşredilen mektubu var ya, (şark hakkında) işte, o dersden mülhemdir, Hazret-i Üstâdımızın o beyanlarından aldığım ders iledir.
şeyh Said’in oğlu falan gelmedi. Onlar 1959’un son aylarında; Hazret-i Üstâd’ın Ankara’ya teşriflerinde gelmişler. Ben Selahaddin Efendi’yi (şeyh Said’in oğlu) iki üç sene evvel son hastalığında ziyaretimde bazı ilavelerle bazı meseleler anlatmıştı bu kadar.. Daha sonra bu meseleyi arzederim..”
Dava Dergisi’nin Asılsız İddiaları
Mufassal Tarihçe-i Hayat kitabı bastırılıp neşir edildikten bir sene sonra, Bingöllü Sıddık Dursun adındaki şahıs “Dava” isimli dergisi Temmuz 1991 sayısında, yalan ve düzmeden ibaret bazı rivayetleri neşretti. Adı geçen derginin o sayısı tamamen şeyh Said’in hareketinin meşruluğuna ve Bediüzzaman’la da alakadar olduğuna hasretmiş. Biz de şeyh Said’in kıyamının dinî hislerle olduğuna şüphe etmiyor ve herhangi bir şey demiyoruz ve hatta biz de onu Tarihçede mudafaa ederek kaydetmişizdir. Amma Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursî ile ilgili yalan rivayetlerini burada delil ve belgelere dayanarak çürütmeyi de bir vazife addediyoruz. Zira Dava dergisinin mezkûr sayısında ileri sürülen iddialarda; Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’ni ahde vefasızlıkla, hatta sözüm ona döneklikle ittiham edilmektedir.
Adı geçen derginin neşrettiği asılsız iddiaları uzun birkaç madde halinde ele alarak kırk sahifelik bir broşür tarzında çürütüp ortaya koyduk. şimdi Üstâd Bediüzzaman ve şeyh Said’le sözde alakadar kısmının bir hülâsasını ibret için kaydediyoruz. şöyle diyor dergi:
“1959 senesi son günü, yani 31 Aralık 1959 da Hazret-i Üstâd Ankara Beyrut Palas otelinde misafir iken, Palu’lu şeyh Said’in iki oğlu Ali Rıza ve Selahaddin’le birlikte, torunlarından Abdullah Fırat ve iki şahıs daha gelmişler. Üstâd’ı otelde ziyaret etmişler. Hazret-i Üstâd güya onlara: “Birader-i Azamım şeyh Said bana mektup yazdı. Görüşmek istedi. Sonra bu görüşmeyi nerede yapacağız diye cevab gönderdim. Gelen cevabta: Erzurum’da 15 Mayıs 1923’te görüşebileceklerini yazmış. Ve güya Üstâd demişki:
Bunu söylerken, Hazret-i Üstâd mübarek yataklarından öyle fırladı ki, üç-dört adım yataktan dışarı çıktı ve yürüdü.
Hatta fakirinizin Emirdağ lahikasının ikinci kısmında neşredilen mektubu var ya, (şark hakkında) işte, o dersden mülhemdir, Hazret-i Üstâdımızın o beyanlarından aldığım ders iledir.
şeyh Said’in oğlu falan gelmedi. Onlar 1959’un son aylarında; Hazret-i Üstâd’ın Ankara’ya teşriflerinde gelmişler. Ben Selahaddin Efendi’yi (şeyh Said’in oğlu) iki üç sene evvel son hastalığında ziyaretimde bazı ilavelerle bazı meseleler anlatmıştı bu kadar.. Daha sonra bu meseleyi arzederim..”
Dava Dergisi’nin Asılsız İddiaları
Mufassal Tarihçe-i Hayat kitabı bastırılıp neşir edildikten bir sene sonra, Bingöllü Sıddık Dursun adındaki şahıs “Dava” isimli dergisi Temmuz 1991 sayısında, yalan ve düzmeden ibaret bazı rivayetleri neşretti. Adı geçen derginin o sayısı tamamen şeyh Said’in hareketinin meşruluğuna ve Bediüzzaman’la da alakadar olduğuna hasretmiş. Biz de şeyh Said’in kıyamının dinî hislerle olduğuna şüphe etmiyor ve herhangi bir şey demiyoruz ve hatta biz de onu Tarihçede mudafaa ederek kaydetmişizdir. Amma Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursî ile ilgili yalan rivayetlerini burada delil ve belgelere dayanarak çürütmeyi de bir vazife addediyoruz. Zira Dava dergisinin mezkûr sayısında ileri sürülen iddialarda; Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’ni ahde vefasızlıkla, hatta sözüm ona döneklikle ittiham edilmektedir.
Adı geçen derginin neşrettiği asılsız iddiaları uzun birkaç madde halinde ele alarak kırk sahifelik bir broşür tarzında çürütüp ortaya koyduk. şimdi Üstâd Bediüzzaman ve şeyh Said’le sözde alakadar kısmının bir hülâsasını ibret için kaydediyoruz. şöyle diyor dergi:
“1959 senesi son günü, yani 31 Aralık 1959 da Hazret-i Üstâd Ankara Beyrut Palas otelinde misafir iken, Palu’lu şeyh Said’in iki oğlu Ali Rıza ve Selahaddin’le birlikte, torunlarından Abdullah Fırat ve iki şahıs daha gelmişler. Üstâd’ı otelde ziyaret etmişler. Hazret-i Üstâd güya onlara: “Birader-i Azamım şeyh Said bana mektup yazdı. Görüşmek istedi. Sonra bu görüşmeyi nerede yapacağız diye cevab gönderdim. Gelen cevabta: Erzurum’da 15 Mayıs 1923’te görüşebileceklerini yazmış. Ve güya Üstâd demişki:
Yükleniyor...