mektubun öz kendisi ele geçmediği gibi, Üstâd tarafından da onun asıl metni ve mahiyeti zikredilmemiş olmasından, mektubun asliyet ve mahiyeti yine bir derece meçhulümüzdür diyebiliriz.
Medar-ı hayrettir ki; Üstâd Hazretleri, hayatında başından geçmiş vak’alardan, hadiselerden bir inayet-i Hakla mazhar olduğu hizmetlerinden çoğu kez birer vesileyle bahsettiği gibi; şu şeyh Said hadisesinin kendisine temas eden kısmından ve ona yazdığı mektub meselesinden, yani o mektubun öz metni ve mahiyetinden -tek rivayet olan Hayreddin Topçu’nun rivayeti hariç- hiç bahis etmiş değildir. Ancak o hadiseyi anlatanları, yazanları tasdik alâmeti olan bazı tasdikleriyle ve sükûtüyle karşılaması olmuştur.
Kimbilir, belki de bunun hikmeti; o hadisenin zincirine takılan binlerce zulümleri, i’damları, tehcirli tenkilleri ve perişaniyetli menfaları hatırlamamak ve saire için olabilir diye ihtimal veriyoruz.
Mustafa Sungur’un Hatırası:
Bediüzzamanın evlâd-ı mânevîsi ve hizmetkârlarından Mustafa Sungur Ağabey, aynı mevzu’ ile ilgili şöyle bir hatırasını anlatmaktadır. Bu hatırasını mektupla istediğimizde cevab vererek şöyle kaydetmektedir:
“Efendim, Hazret-i Üstâdımızın ziyaretine gelip, şahid olduğum o mesele şudur:
1950 senesinde Ankara’ya iki takım külliyat götürüp; Hazret-i Üstâdımızın Diyanet İşlerinden Ahmed Hamdi Aksekili’ye gönderdiği mezkûr kitapları teslim ettikten on gün kadar veya bir kaç gün kadar Ankara’da kaldıktan sonra, tekrar Emirdağı’na döndüğümde, yirmi gün kadar Üstâd’ın hizmetinde kaldım. Zübeyr Ağabey’i İstanbul’a göndermişti. Ceylan da henüz hapiste, Afyon’dan Emirdağ hapsine nakledilmiş, Emirdağı ceza evinde yatmakta idi.
İşte o zaman 1950 şubatı’nın sonlarında, belki de Mart’ın başında, gündüzleri Üstâdımızın yanında, beriki odada kalıyordum. Fakat geceleri bir otelde küçük bir odada kalıyordum. Yevmiyesi yirmi kuruşa.. Parasını da Üstâdımız veriyordu.
İşte Hazret-i Üstâdımıza ilk hizmete lütf-u Rabbanî ile nâil olduğumuz o yirmi günlük zaman içerisinde:
1- Hulusi Ağabey rahmetli Üstâd’ın ziyaretine gelmişti.
2- Van’dan Molla Hamid başka bir gün gelmişti.
3- Bir de iki kişi.. Birisi: Yaşar Zeydan Eskişehir’de dükkânı var, yiyecek vasaire satıyor, aslen Bitlisli bir tüccar.. birisi de Ankara’da PTT’de çalışan Yaşar Zeydan’ın tanıdığı bir zât...
Medar-ı hayrettir ki; Üstâd Hazretleri, hayatında başından geçmiş vak’alardan, hadiselerden bir inayet-i Hakla mazhar olduğu hizmetlerinden çoğu kez birer vesileyle bahsettiği gibi; şu şeyh Said hadisesinin kendisine temas eden kısmından ve ona yazdığı mektub meselesinden, yani o mektubun öz metni ve mahiyetinden -tek rivayet olan Hayreddin Topçu’nun rivayeti hariç- hiç bahis etmiş değildir. Ancak o hadiseyi anlatanları, yazanları tasdik alâmeti olan bazı tasdikleriyle ve sükûtüyle karşılaması olmuştur.
Kimbilir, belki de bunun hikmeti; o hadisenin zincirine takılan binlerce zulümleri, i’damları, tehcirli tenkilleri ve perişaniyetli menfaları hatırlamamak ve saire için olabilir diye ihtimal veriyoruz.
Mustafa Sungur’un Hatırası:
Bediüzzamanın evlâd-ı mânevîsi ve hizmetkârlarından Mustafa Sungur Ağabey, aynı mevzu’ ile ilgili şöyle bir hatırasını anlatmaktadır. Bu hatırasını mektupla istediğimizde cevab vererek şöyle kaydetmektedir:
“Efendim, Hazret-i Üstâdımızın ziyaretine gelip, şahid olduğum o mesele şudur:
1950 senesinde Ankara’ya iki takım külliyat götürüp; Hazret-i Üstâdımızın Diyanet İşlerinden Ahmed Hamdi Aksekili’ye gönderdiği mezkûr kitapları teslim ettikten on gün kadar veya bir kaç gün kadar Ankara’da kaldıktan sonra, tekrar Emirdağı’na döndüğümde, yirmi gün kadar Üstâd’ın hizmetinde kaldım. Zübeyr Ağabey’i İstanbul’a göndermişti. Ceylan da henüz hapiste, Afyon’dan Emirdağ hapsine nakledilmiş, Emirdağı ceza evinde yatmakta idi.
İşte o zaman 1950 şubatı’nın sonlarında, belki de Mart’ın başında, gündüzleri Üstâdımızın yanında, beriki odada kalıyordum. Fakat geceleri bir otelde küçük bir odada kalıyordum. Yevmiyesi yirmi kuruşa.. Parasını da Üstâdımız veriyordu.
İşte Hazret-i Üstâdımıza ilk hizmete lütf-u Rabbanî ile nâil olduğumuz o yirmi günlük zaman içerisinde:
1- Hulusi Ağabey rahmetli Üstâd’ın ziyaretine gelmişti.
2- Van’dan Molla Hamid başka bir gün gelmişti.
3- Bir de iki kişi.. Birisi: Yaşar Zeydan Eskişehir’de dükkânı var, yiyecek vasaire satıyor, aslen Bitlisli bir tüccar.. birisi de Ankara’da PTT’de çalışan Yaşar Zeydan’ın tanıdığı bir zât...
Yükleniyor...