Bir gün Seyda, bizim Bey’e demiş ki: “Rabia zayıf olduğu için misafirlere hizmetten sıkılıyor, yoruluyor. Günden güne de ziyaretçiler çoğalıyor. onun için ben Nurşin camiine gideceğim. Benim sabah kahvaltılarımı oraya gönderirsiniz”.

Seyda’nın kahvaltı dediği şey de, çok basit şeylerdi. Bir çay tabağı bal, üstüne de kırılmış ceviz içi kordum, o kadar... Hatta işitiyordum, bu kadarcık kahvaltıdan gelenlere de ikram ediyormuş.

Seyda, Nurşin camiine gittikten sonra, her sabah kapımıza kahvaltıyı almak için gelen talebesine ben kahvaltıyı hazırlar verirdim. Akşamları da boş tabağı getirirlerdi.

Seyda bizim evde iken, geceleri hiç uyumazdı. Odasından hep dua sesleri gelirdi. Bizim evde iken, Van valisi haftada hiç olmazsa bir defa Seyda’nın ziyaretine gelirdi.

Birgün oğlum Fuat, sürünerek Seyda’nın odasına girmiş, Seyda’nın tesbihiyle oynamış, derken tesbihin ipini kırmış, bir tanesini de yutmuş. Seyda bunu bana haber verdi: “Rabia korkma, Fuad tesbihin bir tanesini yuttu, birşey olmaz, geri çıkarır” dedi. Gerçekten Fuad’a bir şey olmadığı gibi, tesbih tanesini yuttuğu günde de yürümeye başladı. Seyda Fuad’ı çok severdi.

Bir de Seyda’nın bir kedisi vardı... Kendileri Nurşin camiine gidince kedi bir gün benim namaz seccademi kirletmişti. Ben de iki tokat vurdum. Bu dayaktan sonra, kedi kayboldu, akşam eve gelmedi.

Bir gün sonra, her gün sabah kahvaltıyı almaya gelen talebesi de gelmedi. Ben bizim bey’e: “Talebe gelmedi, Seyda’nın kahvaltısı gecikiyor.. İstersen bugün sen götür!” dedim. Bizim bey Van’da öğretmenlik yapardı. Kahvaltıyı Seyda’ya verir, oradan da mektebe gidersin dedim. Kahvaltıyı verdim. Aldı götürdü. Nurşin camiine gittiğinde bizim kediyi orada görmüş.

Seyda gülerek: “Rabia bu kediye ne yaptı. Döğdü mü yoksa? Bana şikâyete geldi. Kedinin de, Rabia’nın da suçları vardır. Fakat ben her ikisini de affettim.” demiş. Kedi bir daha bize gelmedi, hep Seyda’nın yanında kaldı.

Bizim Bey, çok hassas ve duygulu bir kimseydi. Seyda bir gün kendisine: “Abdülmecid! Merak etme, sen benim vefatımdan yedi sene sonra vefat edeceksin” demiş.

Üstâd’ın bu haberi aynen çıktı. Seyda’nın vefatından tam yedi sene sonra bizim bey de 1967’de vefat etti. Vefat edeceği senenin başında bana arasıra: “Bu benim son senemdir” derdi.”(4)

Üstâd Hazretleri’nin Abdülmecid Efendi’nin evinde ne kadar kaldığını bilemiyoruz. Fakat Rabia Hanımın ifade tarzına göre, yirmi gün veya bir ay kadar kaldığı anlaşılmaktadır.

Yükleniyor...