Yedi BuçukAylık Ankara Hayatı İle İlgilİ
Bazı Hatıralar
1- İlk dönem Erzurum Milletvekillerinden Muhammed Salih Yeşiloğlu’nun, 1947 yıllarında Üstâd’ın hayatını kaleme almaya niyetlenerek, doküman toplamak üzere Bediüzzaman’a o sıra yazdığı bir mektubunda ezcümle şunlan kaydeder:
“Madde-9 : Millî Meclis’in ilk devresinde Ankara’ya geldiğiniz zaman, evvela hürmete, bir hafta sonra da,(33) Meclisin teneffüs salonunda ve soba başında; Abdest, namaz ve “Cenab-ı Hak’tan yardım isteyiniz!” sözlerinizden dolayı, Reis-i Cumhur’la münakaşadan sonra, Ankara’dan uzaklaştıkdan sonra, ilk olarak nereden nereye nefy olundunuz? Ve ol vakit, Diyanet Riyaseti tarafından bir emre müsteniden size vâizlik namiyla elli lira maaş tahsis edilmişken, bu maaşı neden kabul etmediniz?..”(34)
2- Yine Türkiye Cumhuriyeti ilk dönem Siverek milletvekilliğini yapmış, Mardin’in eşraf ailesinden olan Yüzbaşı Abdûlğani Ensarî bize bizzat şunları anlattı: (1973 yılında Mardin’deki evinde kalabalık bir cemaatla beraber ziyaret ettiğimizde, çok yaşlı ve rahatsız idi. Kendisinden Bediüzzaman Hazretleri hakkındaki hatıralarını anlatmasını istirham ettik. O da başladı anlatmaya:)
“Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’dan Ankara’ya ilk geldiği günlerde daha önceleri de birbirimizi tanıdığımız için, sık sık görüşüyorduk. Ankara’ya geldikten bir müddet sonra, meb’usları namaza davet etti. Bir beyanname yazıp neşretmişti. Bu mevzu’da Atatürk ile münakaşaları esnasında ben hazır idim. Atatürk’ün hiddetli bağırmasına karşı, Bediüzzaman daha çok şiddetli ve hiddetli bir şekilde bağırarak, ona karşı namazı ve İslâm şeairini müdafaa etti. Münakaşanın tam ortasında, yani ikisi karşılıklı sert konuşurlarken; Sultan Abdülhamid’in meşhur müezzini Hafız Hüseyin Efendi meclis mescidinde Allahû Ekber, Allahû Ekber diye Ezan-ı Muhammediye başlar başlamaz, Bediüzzaman o şiddetli münakaşayı dakikasında bırakarak, namaz yerine koştu”
Bazı Hatıralar
1- İlk dönem Erzurum Milletvekillerinden Muhammed Salih Yeşiloğlu’nun, 1947 yıllarında Üstâd’ın hayatını kaleme almaya niyetlenerek, doküman toplamak üzere Bediüzzaman’a o sıra yazdığı bir mektubunda ezcümle şunlan kaydeder:
“Madde-9 : Millî Meclis’in ilk devresinde Ankara’ya geldiğiniz zaman, evvela hürmete, bir hafta sonra da,(33) Meclisin teneffüs salonunda ve soba başında; Abdest, namaz ve “Cenab-ı Hak’tan yardım isteyiniz!” sözlerinizden dolayı, Reis-i Cumhur’la münakaşadan sonra, Ankara’dan uzaklaştıkdan sonra, ilk olarak nereden nereye nefy olundunuz? Ve ol vakit, Diyanet Riyaseti tarafından bir emre müsteniden size vâizlik namiyla elli lira maaş tahsis edilmişken, bu maaşı neden kabul etmediniz?..”(34)
2- Yine Türkiye Cumhuriyeti ilk dönem Siverek milletvekilliğini yapmış, Mardin’in eşraf ailesinden olan Yüzbaşı Abdûlğani Ensarî bize bizzat şunları anlattı: (1973 yılında Mardin’deki evinde kalabalık bir cemaatla beraber ziyaret ettiğimizde, çok yaşlı ve rahatsız idi. Kendisinden Bediüzzaman Hazretleri hakkındaki hatıralarını anlatmasını istirham ettik. O da başladı anlatmaya:)
“Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’dan Ankara’ya ilk geldiği günlerde daha önceleri de birbirimizi tanıdığımız için, sık sık görüşüyorduk. Ankara’ya geldikten bir müddet sonra, meb’usları namaza davet etti. Bir beyanname yazıp neşretmişti. Bu mevzu’da Atatürk ile münakaşaları esnasında ben hazır idim. Atatürk’ün hiddetli bağırmasına karşı, Bediüzzaman daha çok şiddetli ve hiddetli bir şekilde bağırarak, ona karşı namazı ve İslâm şeairini müdafaa etti. Münakaşanın tam ortasında, yani ikisi karşılıklı sert konuşurlarken; Sultan Abdülhamid’in meşhur müezzini Hafız Hüseyin Efendi meclis mescidinde Allahû Ekber, Allahû Ekber diye Ezan-ı Muhammediye başlar başlamaz, Bediüzzaman o şiddetli münakaşayı dakikasında bırakarak, namaz yerine koştu”
Yükleniyor...