zafere ulaşmasına büyük hizmeti olduğunu, defalarca ve isbat ederek bahsetmektedir.
Evet, Bediüzzaman’ın bu dediklerinin doğru şâhidi, başta M. Kemal Paşa olmak üzere Ankara Hükûmeti’nin onu ısrarla ve tekrar tekrar Ankara’ya çağırmalarıdır.. Ve Ankara’ya gittiği zaman, Meclis salonunda görünür görünmez, M. Kemal Paşa dahil bütün meb’us ve kumandanlar hep birden ayağa kalkarak şiddetle alkışlamalarıdır.
Az ilerde tevsik edileceği gibi, M. Kemal Paşa, Bediüzzaman’ı Ankara’da durdurmak ve beraberlerinde çalıştırmak için lâzım olan her hürmeti, her ikbali ve mümkin olabilecek her çeşit câzib teklifleri yapmış; üç yüz lira maaş, meb’usluk, Diyanet Reisliği’nde İstanbul’daki eski vazifesiyle büyük me’muriyet vermek... Hasılı: hususî köşk vesaire her şeyi teklif etmiştir. Evet acaba bu kadar taltifler, bu kadar ikram ve bu kadar hürmet ve şu derece i’zaz ne içindi? Neye binaendi?..
Evet, herhalde ve mutlaka Ankara Hükûmeti, onun Hareket-i Milliye’de sebkat etmiş çok büyük hizmetlerini, çok büyük kahramanlıklarını gördüler ve bildiler ki, onu Ankara’ya celbetmekte ısrar ettiler ve bu çok büyük teklifleri, bu son derece câzib taltifleri ayağı önüne serdiler...
EşREF EDİP DİYOR Kİ
Hutuvat-ı Sitte’nin neşri konusunda, Bediüzzaman’ın cihad arkadaşı ve onunla beraber Hutuvat-ı Sitte eserini bastırıp dağıtan gazeteci, yazar merhum Eşref Edip Fergan Bey bu hususta şöyle anlatıyor:
“...Herkes bilirdi ki: Üstâd kefenini boynuna takmış, her tehlikeye karşı ölümü gözüne almıştır. Fıtratındaki bu celâdet ve şehametle Dar’ül-Hikmet’te her türlü siyasî tesirlere karşı demir gibi dayandı.. Ve Dar’ül Hikmet’i de dayattı. Yanlış fetvalara karşı pervasızca mücadele etti.. Ve Anadolu’daki Kuva-yı Milliye hareketini destekledi. İslâmiyet’e karşı muzır cereyanlarla arslan gibi pençeleşti, eserler neşretti. Hitabeler irad etti. Bütün kuvvetiyle bir an mücadeleden geri durmadı.
Üstâd’ın Anadolu’daki Milli Hareketi desteklemek hususundaki bu kahramanca mücadelesi Ankara Hükûmeti’nce takdirlerle karşılandı ve şifre ile Ankara’ya davet olundu.
Üstâd bu davete verdiği cevabta: “Ben tehlikeli yerde mücadele etmek isterim. Siper arkasında mücahede hoşuma gitmiyor. Burasını daha tehlikeli görüyorum. Buradaki vazifem henüz tamam olmamıştır. Buradaki tehlikeyi bertaraf edince, İnşaallah oraya geleceğim.”(110)
Evet, Bediüzzaman’ın bu dediklerinin doğru şâhidi, başta M. Kemal Paşa olmak üzere Ankara Hükûmeti’nin onu ısrarla ve tekrar tekrar Ankara’ya çağırmalarıdır.. Ve Ankara’ya gittiği zaman, Meclis salonunda görünür görünmez, M. Kemal Paşa dahil bütün meb’us ve kumandanlar hep birden ayağa kalkarak şiddetle alkışlamalarıdır.
Az ilerde tevsik edileceği gibi, M. Kemal Paşa, Bediüzzaman’ı Ankara’da durdurmak ve beraberlerinde çalıştırmak için lâzım olan her hürmeti, her ikbali ve mümkin olabilecek her çeşit câzib teklifleri yapmış; üç yüz lira maaş, meb’usluk, Diyanet Reisliği’nde İstanbul’daki eski vazifesiyle büyük me’muriyet vermek... Hasılı: hususî köşk vesaire her şeyi teklif etmiştir. Evet acaba bu kadar taltifler, bu kadar ikram ve bu kadar hürmet ve şu derece i’zaz ne içindi? Neye binaendi?..
Evet, herhalde ve mutlaka Ankara Hükûmeti, onun Hareket-i Milliye’de sebkat etmiş çok büyük hizmetlerini, çok büyük kahramanlıklarını gördüler ve bildiler ki, onu Ankara’ya celbetmekte ısrar ettiler ve bu çok büyük teklifleri, bu son derece câzib taltifleri ayağı önüne serdiler...
EşREF EDİP DİYOR Kİ
Hutuvat-ı Sitte’nin neşri konusunda, Bediüzzaman’ın cihad arkadaşı ve onunla beraber Hutuvat-ı Sitte eserini bastırıp dağıtan gazeteci, yazar merhum Eşref Edip Fergan Bey bu hususta şöyle anlatıyor:
“...Herkes bilirdi ki: Üstâd kefenini boynuna takmış, her tehlikeye karşı ölümü gözüne almıştır. Fıtratındaki bu celâdet ve şehametle Dar’ül-Hikmet’te her türlü siyasî tesirlere karşı demir gibi dayandı.. Ve Dar’ül Hikmet’i de dayattı. Yanlış fetvalara karşı pervasızca mücadele etti.. Ve Anadolu’daki Kuva-yı Milliye hareketini destekledi. İslâmiyet’e karşı muzır cereyanlarla arslan gibi pençeleşti, eserler neşretti. Hitabeler irad etti. Bütün kuvvetiyle bir an mücadeleden geri durmadı.
Üstâd’ın Anadolu’daki Milli Hareketi desteklemek hususundaki bu kahramanca mücadelesi Ankara Hükûmeti’nce takdirlerle karşılandı ve şifre ile Ankara’ya davet olundu.
Üstâd bu davete verdiği cevabta: “Ben tehlikeli yerde mücadele etmek isterim. Siper arkasında mücahede hoşuma gitmiyor. Burasını daha tehlikeli görüyorum. Buradaki vazifem henüz tamam olmamıştır. Buradaki tehlikeyi bertaraf edince, İnşaallah oraya geleceğim.”(110)
Yükleniyor...