bir şeydir. Kürdlerin asıl ve nesebleri ne olursa olsun, İslâm’dan iftiraka vicdan-ı millileri asla müsaid değildir. Bununla beraber, Kürdlerin arab kavm-i necibiyle ırken alakadar bulunduğu hakaik-i tarihiyedendir.

İslâmiyet, herhangi bir ırkın, diğer bir unsur-u İslam aleyhine olarak menfi surette intibah hasıl etmesini kabul edemez. Binaenaleyh, Kürdleri müslümanlıktan ayırmak isteyenler, esasat-ı İslamiye’ye muhalif hareket ediyorlar. Fakat bunlar da kimlerdir? Bir iki kulüpte toplanan beş on kişiden ibaret!.. Hakiki Kürdler, kimseyi kendilerine vekil-i müdafi’ olarak kabul etmiyorlar. Onların vekili ve Kürdlük namına söz söyliyecek ancak Meclis-i Mebusan-ı Osmanî’deki meb’uslar olabilir.

Kürdistan’a verilecek muhtariyetten bahsediliyor?!. Kürdler, ecnebî himayesinde bir muhtariyeti kabul etmektense, ölümü tercih ederler. Eğer Kürdlerin serbesti-i inkişafını düşünmek lazım gelirse, bunu Bogos Nubar’la şerif Paşa değil, Devlet-i Âliyye düşünür. Hülasa: Kürdler bu hususta kimsenin tevassut ve müdahalesine muhtaç değildirler.

Seyyid Abdülkadir Efendi’nin beyanat-ı ma’lumesine gelince, bu hususta şimdilik bir şey söyliyemem. Bununla beraber, bu beyanatın tahrif edilip edilmediğini bilemiyorum.”

Yükleniyor...