Reis Mazhar Osman: “Biz kitap hazırlıyor, halka meccanî risaleler, kolleksiyonlar tevdi etmek istiyor; içtimaî, fennî, edebî makaleler, kolleksiyonlar tevdi etmek istiyoruz. Bundan şayan-ı şükran neticeler aldık, yazanlara teşekkür ederim. Bütün muharrirlerden mücadelemize iştirak etmelerini rica ederim.”
Said Efendi cevaben: “En ziyade matbuât meselesine ehemmiyet verelim” demişti.”
“...O, memlekete en sıkıntılı ve buhranlı günlerde hizmet etmiş bir zattır. Kuva-ı Milliye hareketini desteklemiştir. Millî harekette Ankara'ya gitti. Bir din adamı olarak memleketin kurtuluşuna çalıştı ve söz sahibi oldu. Daha sonra soy ismini bile değiştiriyor, memlekette bölücü bir zihniyet meydana gelmemesi için... aslında Kürdî soy ismini kullanabilirdi. Fakat o, vatanın birliği ve beraberliği için, soy ismini değiştirdi.
Böylece Said-i Nursi'yi çok yakından tanıdım. Bu herkese nasib olmaz. Düşününüz ki, bende onun altmış senelik silinmemiş yazıları ve imzası var.”(73)
Muhterem Prof. Fahreddin Kerim Gökay'ın bu tarihî belgeleri bahşedip ibraz etmesiyle, Bediüzzaman Hazretleri’nin o zamanki ismi ile “Hilâl-i Ahdar”da, yani Yeşilay Cemiyeti’nde de çalıştığını göstermiştir.
Hilal-i ahdar (Yeşilay) Cemiyeti; İngilizlerin İstanbul'u işgal etmeleriyle beraber, Müslümanların ahlâkını bozmak, karakterlerini paslandırmak, düşünce mekanizmalarını atalete uğratmak için her çeşit ifsad şebekelerini faaliyete geçirdiler. İşte bunlardan birisi, Avrupa'dan büyük çapta beyin uyuşturan alkollü içkileri İstanbul’a getirmeleridir. Her millette olduğu gibi, bizimkilerin de aptal, havaî veya nefisperest olanlarını kendilerine çekmek ve yavaş yavaş içki yoluyla ve kapısıyla, sair rezil ahlâkları inkişaf ettirmek için, yoğun bir faaliyet içine girdiler. Buna karşılık, onların idaresindeki bizim hükûmetimiz ise, ahlâk zabıtası gibi bazı tedbirleri ihtiva eden kanunlar yaptı ise de, lâkin heyhat!..Çünki hükûmetin o günlerdeki iradesi te'sirsizdi. Çıkarttığı kanunlar ve ahlâk zabıtası bunun önüne geçemiyordu. İşte tam o sıralarda ehl-i hamiyet ve ünlü din âlimlerinden müteşekkil bazı zâtlar Hilal-i Ahdar Cemiyeti’ni kurdular. Bu cemiyetin te'sir sahası va'azu nasihat olduğu gibi, yayın yoluyla da bazı neşriyatlar var idi. İşte Bediüzzaman Hazretleri bu ahlâkî cemiyete, Darül Hikmet-il İslâmiye adına katılmış ve yerini almıştı.
2- İstanbul Üniversitesi’nde yarım asırlık ömrünü eski Türk Edebiyatı ve Fârsça hocalığı yapmakla geçiren ve bu sahada bir çok eser veren Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan merhumun, Bediüzzaman'ın 1918-1923 hayat dönemiyle ilgili bazı hatıraları ise şöyledir:
Said Efendi cevaben: “En ziyade matbuât meselesine ehemmiyet verelim” demişti.”
“...O, memlekete en sıkıntılı ve buhranlı günlerde hizmet etmiş bir zattır. Kuva-ı Milliye hareketini desteklemiştir. Millî harekette Ankara'ya gitti. Bir din adamı olarak memleketin kurtuluşuna çalıştı ve söz sahibi oldu. Daha sonra soy ismini bile değiştiriyor, memlekette bölücü bir zihniyet meydana gelmemesi için... aslında Kürdî soy ismini kullanabilirdi. Fakat o, vatanın birliği ve beraberliği için, soy ismini değiştirdi.
Böylece Said-i Nursi'yi çok yakından tanıdım. Bu herkese nasib olmaz. Düşününüz ki, bende onun altmış senelik silinmemiş yazıları ve imzası var.”(73)
Muhterem Prof. Fahreddin Kerim Gökay'ın bu tarihî belgeleri bahşedip ibraz etmesiyle, Bediüzzaman Hazretleri’nin o zamanki ismi ile “Hilâl-i Ahdar”da, yani Yeşilay Cemiyeti’nde de çalıştığını göstermiştir.
Hilal-i ahdar (Yeşilay) Cemiyeti; İngilizlerin İstanbul'u işgal etmeleriyle beraber, Müslümanların ahlâkını bozmak, karakterlerini paslandırmak, düşünce mekanizmalarını atalete uğratmak için her çeşit ifsad şebekelerini faaliyete geçirdiler. İşte bunlardan birisi, Avrupa'dan büyük çapta beyin uyuşturan alkollü içkileri İstanbul’a getirmeleridir. Her millette olduğu gibi, bizimkilerin de aptal, havaî veya nefisperest olanlarını kendilerine çekmek ve yavaş yavaş içki yoluyla ve kapısıyla, sair rezil ahlâkları inkişaf ettirmek için, yoğun bir faaliyet içine girdiler. Buna karşılık, onların idaresindeki bizim hükûmetimiz ise, ahlâk zabıtası gibi bazı tedbirleri ihtiva eden kanunlar yaptı ise de, lâkin heyhat!..Çünki hükûmetin o günlerdeki iradesi te'sirsizdi. Çıkarttığı kanunlar ve ahlâk zabıtası bunun önüne geçemiyordu. İşte tam o sıralarda ehl-i hamiyet ve ünlü din âlimlerinden müteşekkil bazı zâtlar Hilal-i Ahdar Cemiyeti’ni kurdular. Bu cemiyetin te'sir sahası va'azu nasihat olduğu gibi, yayın yoluyla da bazı neşriyatlar var idi. İşte Bediüzzaman Hazretleri bu ahlâkî cemiyete, Darül Hikmet-il İslâmiye adına katılmış ve yerini almıştı.
2- İstanbul Üniversitesi’nde yarım asırlık ömrünü eski Türk Edebiyatı ve Fârsça hocalığı yapmakla geçiren ve bu sahada bir çok eser veren Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan merhumun, Bediüzzaman'ın 1918-1923 hayat dönemiyle ilgili bazı hatıraları ise şöyledir:
Yükleniyor...