HATIRALAR

Burada bir de Bediüzzaman'ın esaret dönüşü olan 1918'den 1923'lere kadarki hayatiyle ilgili bazı mühim şahsiyetlerin hatıralarından da birkaç örnek verelim:

1- İstanbul Valiliği ve Belediye Reisliği yapmış, büyük elçilik vazifelerinde bulunmuş, bakanlık görevini yürütmüş Ord. Prof. Fahrettin Kerim Gökay’ın Yeşilay Cemiyeti’nin kuruluşu ile ilgili olarak Bediüzzaman Hazretleri’nden şöyle bahsetmektedir:

“18 Mart 1920 gününde Yeşilay Cemiyeti’nin kuruluş günüydü. Genel Kurul’da zamanın şeyh-ül İslâm’ı Hayderîzade İbrahim Efendi ve Darül Hikmet-il İslâmiye azasından o zamanki ismiyle Said-i Kürdî de vardı. Said-i Kürdî Efendi, dikkati çeken üyelerden biri idi. İlk gün toplantıda fazla bir konuşma olmadı. Yeni seçilenler oldu... O günki buhranlar içinde memleketin çok seçkin şahsiyetleri vardı. Sonra Said-i Kürdî Efendi genel merkeze seçildi. Orada kendisini daha yakından tanımakla bahtiyar oldum. Çünkü daha evvel 31 Mart hadisesi dolayısıyla yazdığı İki Mekteb-i Musibetin şehadetnâmesi veya Divan-ı Harb-i Örfî ve Said-i Kürdî isimli kitabını okumuştum. Halen kütübhanemde mevcuttur. O kitabı bana daha sonra Romanya Başmüftüsü Halil Fehim Efendi vermişti. 31 Mart hadisesinde İstanbul'dan ayrılıp gelmiş, ben o vakit dokuz yaşında bir çocuk idim. Halil Fehim Efendi o esnada Eskişehir'de bizim evde gizli bulunurmuş, ben de bilmiyordum. Gazeteyi alıyordum, “Bu gazeteler kimin içindir?” derdim, sesini çıkarma! derlerdi. Halil Efendi işte o günlerde bana bu kitabı verdi. Böylece Said-i Nursi'yi ilk tanımam, eseriyle olmuştu. Yeşilay'da ise, eserleriyle uzaktan tanıdığım Said-i Kürdî Efendi'yi yakînen tanıdım. Said Efendi'nin kendine mahsus bir kıyafeti vardı. Arkasında cepken gibi bir elbise, başında bir sarık, kenardan sarkıtırdı. Benim tanıdığım bu zat, gayet ağır başlı, çevresine etki yapan bir insandı...

Hususiyeti bu: Âheste konuşur, ağır tonla konuşur ve konuştuğu zamanda, düşünen bir adamın konuşmasıdır.

Bakınız, elimdeki Yeşilay'ın elli beş yıl evvelki zabıt defterinde onun bazı sözlerini okuyayım: Said Efendi: “şeriat’ta ahkâm var. Tabiblerin beyan ettiği, hikmettir. Hamr, kumar, bunlar nehy-i anil münkerdir ve bunlar kebairdendirler.”

O zaman ben yirmi yaşında bir genç idim. Kendisiyle fazla bir sohbetim olmadı. Yalnız hayata biraz erken atılmış bir kimse olarak ona karşı ayrı bir ilgi duyardım. Nitekim bir konuşmada, kendisinin bir nokta-i nazarını söyliyeyim:

Yükleniyor...