Hücûmat-ı Sitte isimli eserinde ise, 1930 yıllarında Barla’da menfî iken cesaret örneği ve ders-i ibret için, hayatında geçmiş olan bu hadiseyi şöyle hatırlatmaktadır:

“Bir zaman İngiliz devleti İstanbul boğazının toplarını tahrip ve İstanbul’u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesi'nin Başpapazı tarsafından, Meşihat-ı İslâmiye'den dinî altı sual soruldu. Ben o zaman Darül-Hikmet-il İslâmiye'nin a'zası idim. Bana dediler: “Bir cevab ver! Onlar altı suallerine altı yüz kelime ile(62) cevab istiyorlar..”

Ben dedim: Altıyüz kelime ile değil, altı kelime ile de değil, hatta bir kelime ile dahi değil, belki bir tükrük ile cevab veriyorum. Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz; ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı mağrûrane üstümüze sual sormasına karşı tükürmek lâzım geliyor.. Tükürün(*) o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne” demiştim.

şimdi de diyorum: Ey kardeşlerim! İngiliz gibi cebbar bir hükûmetin istilâ ettiği bir zamanda, bu tarzda matbuât ile mukabele etmek tehlike yüzde yüz iken, hıfz-ı Kur’ânî bana kâfi geldiği halde, size de yüzde bir ihtimal ile ehemmiyetsiz zalimlerin elinden gelen zararlara karşı elbette yüz derece daha kâfidir...”(63)

İşte mücahid-i ekber olan Hazret-i Bediüzzaman, İngilizin hayasız yüzüne vurduğu bu gibi şamarları, o zaman ve o günlerde te’lif ve neşretmiş olduğu bir kaç risalesinde dercetmiştir. İngilizin desise ve şeytanetlerini su üstüne çıkarttığı gibi, İstanbul'un efkâr-ı umumiyesini de uyandırmıştır. O zaman “Rumuz” ve “Lemaat” eserlerinde neşredilen sadece üstteki cevabıyla kalmamış, aynı zamanda müstakil bir risalenin tamamını ona hasrederek İngilizin bütün hile ve desiselerini zir ü zeber eden “Hutuvat-ı Sitte” eserini de hem Arapça, hem Tükçe olarak binler nüsha bastırmış ve dağıtmıştır. Üst taraflarda da kaydettiğimiz gibi, Hutuvat-ı Sitte eseri merhum Eşref Edip Bey’in gayretiyle tab ettirilmişti. Matba'a ismi ve tarihi belirtilmemiştir. Herhalde onu tab' eden matbaacıya zarar gelmesin diye!.. Lâkin Bediüzzaman Hazretleri kitabın kapağına kendi lâkabı olan Bediüzzaman’ı hiç çekinmeden, perva etmeden koymuştur.

Yükleniyor...