Ayrıca, Darül-Hikmet a'zaları, her mes'elenin müzakeresinde en hak ciheti aradıkları için, ittifak mümkün olmuyordu. Halbuki en hak ve en güzeli değil de, yalnız hak ve güzelde ittifak kolayca ve her zaman elde edilebilirken, her birisinin ilmî şahsiyeti, kendi imtiyazını göstermek vesaireden dolayı yalnız hakka kanaat edemiyor, tartışmalar uzayıp gidebiliyordu. Ve hakeza...
İşte Bediüzzaman Hazretleri Darül-Hikmet'in bu durumda olan azaları ile birlikte hizmetlerin büyük çapta ve Darül-Hikmet adına yapılamıyacağını anladığı içindir ki, herhangi bir menfi mes'ele ortaya atıldığında, hâriçte tek başına ve kendi adına o cereyanı kırmak için bir eser te’lif ediyor, neşrettiriyordu. Onun büyük hizmetleri de hep böyle şahsî teşebbüsleri neticesidir. Nitekim yeğeni merhum Abdurrahman da bu hususlara temas etmiştir. Yukarda bir nebze zikri geçti.
YERSiZ TENKiTLERE KARşI TAVRI
Bediüzzaman’ın o sıralarda büyük hizmetlerinden birisi de; Osmanlı Devleti’nin Harp’ten mağlup çıkması üzerine, hükûmet icraatına, orduya ve idarecilerine şiddetli tenkit ve muhalefete karşı, şiddetle mukabele edip, muhalefet ve tenkidin haksızlık ve yersizliğini ortaya koymuş olmasıdır. Üst tarafta geçtiği üzere, o dönemdeki muhalif siyasîlerin hareket kaynağı ecnebiler, özellikle İngilizler olduğu için, siyasî eleştirilerinin neticesinin varacağı yeri ve vahameti görmekteydi. Onun için muhalefeti pervasızca şiddetle tenkit etmekteydi. Bu mevzuda yine 1921'lerde neşrettiği İşarat adlı eserinde şöyle bir sual ve cevab vardır, aynen(*) naklediyoruz:
Yükleniyor...