gerçekleşemedi. Bilakis her birisi mes'eleleri müstakil ve tek başına ve kendi adına hal etmek istedi. Böylece teşârük düsturuyla işe başlandı. Yani yapılacak her hizmette, halledilecek her mes'elede her birisi kendi şahsiyetlerinin, ilmî şöhretlerinin belli bir ölçüde hissedarlıklarının bilinmesi ve görülmesini istediler. Bu bakımdan enelerden fedakârlık yapılmadığı için, cemaat ruhu tevellüd etmedi. Eneler, nahnüye kalb olmadı. Çünki ilmî şahsiyet ve şöhretlerinden gelen eneleri kavi idi. Delinip de nahnüye geçmeye kâbil değildi. Aynı zamanda tenkitleri de çok keskindi. Karşılarına çıkan en samimî ve en doğru fikir dahi parçalanmaya namzetti. Aynı metodla karşılarına dikilip de ortaya çıkmakla da bir iş görülemezdi. Zira enelerinden fedakârlık yapmaya niyetleri yoktu. Öyle olunca da, karşılarına çıkmakla, iş daha da kötüye gidebilirdi.

Ayrıca, Darül-Hikmet a'zaları, her mes'elenin müzakeresinde en hak ciheti aradıkları için, ittifak mümkün olmuyordu. Halbuki en hak ve en güzeli değil de, yalnız hak ve güzelde ittifak kolayca ve her zaman elde edilebilirken, her birisinin ilmî şahsiyeti, kendi imtiyazını göstermek vesaireden dolayı yalnız hakka kanaat edemiyor, tartışmalar uzayıp gidebiliyordu. Ve hakeza...

İşte Bediüzzaman Hazretleri Darül-Hikmet'in bu durumda olan azaları ile birlikte hizmetlerin büyük çapta ve Darül-Hikmet adına yapılamıyacağını anladığı içindir ki, herhangi bir menfi mes'ele ortaya atıldığında, hâriçte tek başına ve kendi adına o cereyanı kırmak için bir eser te’lif ediyor, neşrettiriyordu. Onun büyük hizmetleri de hep böyle şahsî teşebbüsleri neticesidir. Nitekim yeğeni merhum Abdurrahman da bu hususlara temas etmiştir. Yukarda bir nebze zikri geçti.

YERSiZ TENKiTLERE KARşI TAVRI

Bediüzzaman’ın o sıralarda büyük hizmetlerinden birisi de; Osmanlı Devleti’nin Harp’ten mağlup çıkması üzerine, hükûmet icraatına, orduya ve idarecilerine şiddetli tenkit ve muhalefete karşı, şiddetle mukabele edip, muhalefet ve tenkidin haksızlık ve yersizliğini ortaya koymuş olmasıdır. Üst tarafta geçtiği üzere, o dönemdeki muhalif siyasîlerin hareket kaynağı ecnebiler, özellikle İngilizler olduğu için, siyasî eleştirilerinin neticesinin varacağı yeri ve vahameti görmekteydi. Onun için muhalefeti pervasızca şiddetle tenkit etmekteydi. Bu mevzuda yine 1921'lerde neşrettiği İşarat adlı eserinde şöyle bir sual ve cevab vardır, aynen(*) naklediyoruz:

Yükleniyor...