verilecektir.. O ise, hiç hükmünde... Veya hazine-i gayb verecektir.. Hazine-i gaybda, böyle işlerdeki mükâfatı ise, derece-i şehadet ve gazîliktir.

Baktım, meclis istihsan etti. Heyecanımdan uyandım. Terli, el pençe, yatakta oturmuş kendimi buldum. Gece böyle geçti...”(39)

Bu rüya, yahut vakıay-ı ruhâniye; Namık Kemal Bey’in 1890'larda mücadelesini vermekte olduğu hürriyet hakkında gördüğü hayalî bir rü'ya gibi değildir. Belki bu rüya, levh-i ezelînin misal âlemindeki akislerinin parıltıları olarak, İslâm mukadderatını çok düşünüp tefekkür eden ve o günün kesafetli zulmetleri altında bir ışık, bir nur arayan Bediüzzaman Hazretleri’nin ruhaniyyetlerini celbe medar, vakıa mutabık bir manevî ve ruhanî hadisedir. Çünkü hitabenin en sonunda şöyle denilmektedir:

“Baktım meclis istihsan etti, heyecanımdan uyandım. Terli, elpençe, yatakta oturmuş kendimi buldum. Gece böyle geçti.” bu ifade ise, görülen hadisenin basit bir rüya olmadığını, belki ruhen misal âlemine dalışının bir nişanı olduğunu göstermektedir.

DüNYEVî MECLiSiN SUALLERi

Üstâd Bediüzzaman bu hitabeyi kaydettikten sonra, o hadise-i ruhaniyenin verdiği ümit ve neşe ile, ertesi günü dünyevî ve siyasî bir meclise gittiğini yazmakta ve intiba'larını şöyle anlatmaktadır:

“Aynı gün, pür-ümit başka ve dünyevî bir meclise gittim. Dünyeviler dediler: Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun?”

Dedim: “Evet, İstanbul siyaseti, İspanyol (hastalığı) gibi bir hastalıktır. Fikri hezeyanlaştırır. Biz müteharrik-i bizzat değiliz. Bil-vasıta müteharrikiz. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O, tenvim ile telkin eder. Biz kendimizden hayal edip, esammane tahribimizde eser-i telkini icra ederiz...”(40)

Bu cümleler açık olarak Bediüzzaman Hazretleri’nin ta o günlerden beri, yani 1919 yılından beri, siyasî meselelerle meşgul olmaktan çekilmiş olduğunu gösteriyor. Gerçi o sıra, filhakika siyasetin bütün uçları ecnebilerin elindeydi. Ve tahrik eden de Avrupa idi. Fakat Bediüzzaman için eğer siyasete karışmak meyli ve iştihası olmuş olsaydı veyahut İslâm menfaatine bir çare olarak görmüş olsaydı, herhalde o dâhî-i azam olan Bediüzzaman en müstakimini ve memlekete en menfaatlisini bulur, seçer ve karışırdı. Nitekim az zaman sonra, İngilizlerin kuva-i milliye aleyhindeki propagandasını

Yükleniyor...