3- Aynı Lem'a’nın Onuncu Ricası'nda ise, yukarda geçen iki ricada dile getirilen ve Yeni Said olarak intibah-ı rûhinin başka bir izah veçhesini yâd'a getirmiştir. İstanbul’a geldikten bir iki sene sonra, bu intibahın hareket merkezinden ve ana kaynağından dalgalanmalar vücuda geldiğini kaydetmiştir. Sultan Eyyüp mezaristanındaki tefekkür ve tezekkürleri neticesinde; bir muamma olan ölümün hakikatini yine vazıhan görmüş, keşfetmiş ve ehl-i imâna pek büyük, çok yüksek saadetli müjdeler bulmuş, almış ve sunmuştur.
Bu Onuncu Rica'nın ahirinde, mevtanın ahvalinden ve mezaristanın zahirdeki saha-i medhuşunun verdiği ders-i ibretten sonra, Boğaz tarafındaki Sarıyer'de bir halvethane bularak, orada inzivaya ve uzlete çekildiğini yazmaktadır. Hem burada Gavs-ı A'zam'ın Fütûh’ül-Gayb(27) kitabını kendine bir mürşid, bir tabib bulduğu gibi; İmam-ı Rabbanî’nin Mektubat’ını da enis bir hoca, bir Üstâd ve bir arkadaş şeklinde bulduğunu ve artık maddî ve dünyevi zevkler yerine, manevî ve ruhanî zevkleri tattığını; aynı zamanda artık hayat-ı içtimaiyeden büsbütün nefret edip çekildiğini kaydetmektedir.
Bu ricalardaki tarz-ı ifade ve üslûb ile, haber verdiği hadiselerin şekil ve durumundan anlaşılıyor ki; ma'nevî ve ruhî olan o intibahların dalgalanmaları 1920 senesinin ortalarında başlamış, bir küsur sene sonra da, yine bir inziva arzusuyla -Fakat bu defa çok derin, çok engin bir kudsî haletle müstağrak olarak- Yuşa' tepesinde, tek başına kalmış olduğunu fehmediyoruz. Bu hakikat, başka eserlerinden de anlaşılmaktadır. Az ilerde bu faslı ele alırken, adı geçen eserlerden de belgeler ve nümuneler vermeye çalışacağız.
Evet, bu ricalarda imânın verdiği manevî ilaçları, Kur’ân’ın bahşettiği şifalı, ruhanî gıdaları isti’mal etmek ve tatmak isteyenlerin, bizzat o eserleri makamlarında ve yerinde okumaları gerektiğini belirterek, makamın kabiliyeti itibariyle bu kadarıyla iktifa etmek istiyoruz.
Yükleniyor...