Ruhum dahi vatanımdaki eski dostları düşünüp, o gurbette vefatımı tahayyûl ederek, Niyazî-i Mısrî gibi dedim:
Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,
şevk ile her dem uçup, çağırırım dost, dost!
diye dostları arıyordu. Her ne ise, o hüzünlü, rikkatli, firkatli uzun gurbet gecesinde, dergâh-ı İlâhi’de za'af ve aczim o kadar büyük bir şefaatçı, bir vesile oldu ki; şimdi de hayretteyim. Çünki bir kaç gün sonra gayet hilâf-ı me'mul bir surette, yayan gidilse bir senelik mesafede, tek başımla, Rusça bilmediğim halde firar ettim. Za'af ve aczime binaen gelen inayet-i İlâhiye ile harika bir surette kurtuldum. Ta, Varşova ve Avusturya'ya uğrıyarak İstanbul’a kadar geldim...”(303)
2- Rusya'daki esaret hayatında yaptığı ve muvaffak olduğu hizmetlerinin bir iki örneği de şu ifadelerindedir. 1935 senesinde Eskişehir hapsindeki talebelerine, ibret dersleri için yazmış olduğu bir mektubundan bir parçadır:
“Bundan onbeş sene evvel, Rusya'nın şimalinde esir olduğum zaman, doksan esir zabitlerimizle beraber büyük bir fabrika koğuşunda bulunuyorduk. Sıkıntı ve ruh darlığından çok münakaşalar, gürültüler oluyordu. Umumun bana karşı hürmetleri olduğundan, teskin ediyordum. Sonra sükûneti muhafaza için, dört beş zabiti ta'yin ettim ve dedim: “Hangi köşede gürültü işittiniz, hemen yetişiniz, hangi taraf haksız ise, ona yardım ediniz.” Hakikaten bu tedbirimle gürültünün önü alındı. Benden soruldu, “Ne için haksıza yardım ediniz” diyorsunuz?
Cevaben, o zaman demiştim ki: “Haksız insafsızdır. Bir dirhem menfaati, kırk dirhem istirahat-i umumiye için bırakmaz. Haklı adam ise, insaflı olur. Bir dirhem hakkını, sükûnet-i umumiyedeki arkadaşlarının kırk dirhem menfaatine feda eder, bırakır. Gürültü kalkar, sükûnet iade edilir. Bu koğuştaki doksan zat, istirahat eder.”(304)
Üstâd Hazretleri bu ders-i ibretli hatırayı 1944'de Denizli hapsindeki talebelerine de tekraren ders vermiştir. Denizli hapsindeki bazı talebelerin arasında nazlanma ve münakaşalar başlamıştı. Üstâd Hazretleri, fikrinde musırr ve inatçı bazı zâtları müdafaa eder tarzında mektup yazdı. Arkasından ikinci günü, bu mezkûr hatıralı hikâyeyi tekrar etti. O mektup 13'üncü şua’ Denizli hapsi mektupları arasında vardır.
3- Afyon hapsi mektuplarında da Üstâd'ın esaret hayatını dile getiren bazı yazıları vardır. İşte onlardan birisi de bu gelecek mektuptur:
Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,
şevk ile her dem uçup, çağırırım dost, dost!
diye dostları arıyordu. Her ne ise, o hüzünlü, rikkatli, firkatli uzun gurbet gecesinde, dergâh-ı İlâhi’de za'af ve aczim o kadar büyük bir şefaatçı, bir vesile oldu ki; şimdi de hayretteyim. Çünki bir kaç gün sonra gayet hilâf-ı me'mul bir surette, yayan gidilse bir senelik mesafede, tek başımla, Rusça bilmediğim halde firar ettim. Za'af ve aczime binaen gelen inayet-i İlâhiye ile harika bir surette kurtuldum. Ta, Varşova ve Avusturya'ya uğrıyarak İstanbul’a kadar geldim...”(303)
2- Rusya'daki esaret hayatında yaptığı ve muvaffak olduğu hizmetlerinin bir iki örneği de şu ifadelerindedir. 1935 senesinde Eskişehir hapsindeki talebelerine, ibret dersleri için yazmış olduğu bir mektubundan bir parçadır:
“Bundan onbeş sene evvel, Rusya'nın şimalinde esir olduğum zaman, doksan esir zabitlerimizle beraber büyük bir fabrika koğuşunda bulunuyorduk. Sıkıntı ve ruh darlığından çok münakaşalar, gürültüler oluyordu. Umumun bana karşı hürmetleri olduğundan, teskin ediyordum. Sonra sükûneti muhafaza için, dört beş zabiti ta'yin ettim ve dedim: “Hangi köşede gürültü işittiniz, hemen yetişiniz, hangi taraf haksız ise, ona yardım ediniz.” Hakikaten bu tedbirimle gürültünün önü alındı. Benden soruldu, “Ne için haksıza yardım ediniz” diyorsunuz?
Cevaben, o zaman demiştim ki: “Haksız insafsızdır. Bir dirhem menfaati, kırk dirhem istirahat-i umumiye için bırakmaz. Haklı adam ise, insaflı olur. Bir dirhem hakkını, sükûnet-i umumiyedeki arkadaşlarının kırk dirhem menfaatine feda eder, bırakır. Gürültü kalkar, sükûnet iade edilir. Bu koğuştaki doksan zat, istirahat eder.”(304)
Üstâd Hazretleri bu ders-i ibretli hatırayı 1944'de Denizli hapsindeki talebelerine de tekraren ders vermiştir. Denizli hapsindeki bazı talebelerin arasında nazlanma ve münakaşalar başlamıştı. Üstâd Hazretleri, fikrinde musırr ve inatçı bazı zâtları müdafaa eder tarzında mektup yazdı. Arkasından ikinci günü, bu mezkûr hatıralı hikâyeyi tekrar etti. O mektup 13'üncü şua’ Denizli hapsi mektupları arasında vardır.
3- Afyon hapsi mektuplarında da Üstâd'ın esaret hayatını dile getiren bazı yazıları vardır. İşte onlardan birisi de bu gelecek mektuptur:
Yükleniyor...