i'lâ; Ve meşrûtiyeti şeriat kuvvetiyle ibka; ve bütün seyyiat-ı sabıkayı muhalefet-i şeriat üzerine ilka etmek için bazı telkinatta ve teferruatın tatbikatında bulundular. Sonra sağını solundan farketmeyen -hâşâ- şeriatı istibdada müsait zannederek; tûtî taklidi gibi ‘şeriat isteriz’ demekle maksat ortada anlaşılmaz oldu. Zaten plânlar serilmişti. İşte o vakit yalan olarak, hamiyet maskesini takan bazı herifler o ism-i mukaddese tecavüz ettiler. İşte cay-ı ibret bir nokta-i siyah!..”(161)
Üstâd, Otuzbir Mart hadisesinin içyüzünü ve fezlekeli haritasını böyle çizdikten sonra; aynı bahsin devamında onun neticesini çok dikkat çekici bir noktaya çekerek acip bir üslup ile, Arapça ibareli şu cümleler ile bitirmektedir:
ÜSTTEKİ TüRKÇE iBARENiN BiR şERHi
Yazıda Bediüzzaman Hazretleri -görüldüğü üzere- 31 Mart hadisesinin çok mühim sebeplerinden birisini de, hürriyetçi, meşrûtiyetçi ve gerçek hamiyetperver zâtların bir yanlış tatbiklerinin sonucuna bağlamaktadır. Hamiyetperver ve meşrûtiyetçi zâtlar, şeriâtı meşrûtiyet kuvvetiyle ibka ettirmek, meşrûtiyeti de ona dayandırarak ayakta tutmaya gayret sarfederken, yanlış bir tatbikin eseri olarak, lûzumsuz bazı telkinat ve tatbiki çok sonra icab eden teferruatın tatbikatına girişmeleriyle birlikte; sağını solundan ayıramayan bazı kimseler ise, başka bir mecrada harekete geçtiler. Bunlar adeta sanki şeriat, istibdat ve mutlakiyete müsaidmiş gibi ve meşrûtiyet, tamamen şeriata ve dine muhalif imişcesine, papağan taklidi misillü, “şeriat isteriz!” sloganıyla, hamiyetperverlerin asıl maksad ve gayelerinin kaybettirilmesine sebep olmuşlardır. Hatta muhtelif maksat ve gayeler peşinde hareket eden bazı grubların da bir ağızdan “şeriat isteriz” sloganını atmalarıyla; hükûmet ve İttihâdçıları hizaya getirmeye çalışanların maksadları büsbütün ortadan kaybolmuş oldu. Aynı zamanda bu karışık durumdan istifade etmeye çalışanlar ise, zaten tuzaklarını, plânları mucibince serpmişlerdi.
Bu hadisenin neticesinde yalancı bazı hamiyetçi namı altındaki münafıklar, fırsatı ganimet bilerek doğrudan doğruya şeriata ve şeriat isteyenlere hücuma giriştiler. İşte acîb ve garîb, tarihin yüz karası, ibret verici bir siyah nokta!.. Ve anlaşılmaz, açılmaz kör bir düğüm!..
Üstâd, Otuzbir Mart hadisesinin içyüzünü ve fezlekeli haritasını böyle çizdikten sonra; aynı bahsin devamında onun neticesini çok dikkat çekici bir noktaya çekerek acip bir üslup ile, Arapça ibareli şu cümleler ile bitirmektedir:
ÜSTTEKİ TüRKÇE iBARENiN BiR şERHi
Yazıda Bediüzzaman Hazretleri -görüldüğü üzere- 31 Mart hadisesinin çok mühim sebeplerinden birisini de, hürriyetçi, meşrûtiyetçi ve gerçek hamiyetperver zâtların bir yanlış tatbiklerinin sonucuna bağlamaktadır. Hamiyetperver ve meşrûtiyetçi zâtlar, şeriâtı meşrûtiyet kuvvetiyle ibka ettirmek, meşrûtiyeti de ona dayandırarak ayakta tutmaya gayret sarfederken, yanlış bir tatbikin eseri olarak, lûzumsuz bazı telkinat ve tatbiki çok sonra icab eden teferruatın tatbikatına girişmeleriyle birlikte; sağını solundan ayıramayan bazı kimseler ise, başka bir mecrada harekete geçtiler. Bunlar adeta sanki şeriat, istibdat ve mutlakiyete müsaidmiş gibi ve meşrûtiyet, tamamen şeriata ve dine muhalif imişcesine, papağan taklidi misillü, “şeriat isteriz!” sloganıyla, hamiyetperverlerin asıl maksad ve gayelerinin kaybettirilmesine sebep olmuşlardır. Hatta muhtelif maksat ve gayeler peşinde hareket eden bazı grubların da bir ağızdan “şeriat isteriz” sloganını atmalarıyla; hükûmet ve İttihâdçıları hizaya getirmeye çalışanların maksadları büsbütün ortadan kaybolmuş oldu. Aynı zamanda bu karışık durumdan istifade etmeye çalışanlar ise, zaten tuzaklarını, plânları mucibince serpmişlerdi.
Bu hadisenin neticesinde yalancı bazı hamiyetçi namı altındaki münafıklar, fırsatı ganimet bilerek doğrudan doğruya şeriata ve şeriat isteyenlere hücuma giriştiler. İşte acîb ve garîb, tarihin yüz karası, ibret verici bir siyah nokta!.. Ve anlaşılmaz, açılmaz kör bir düğüm!..
Yükleniyor...