1- 1947 yıllarında Emirdağı’nda kaleme aldığı bir mektubunda şöyle der: “Evet kardeşlerim, kırk seneden beri hem hakikat-ı İslâmiye ile hem benimle mücadele eden perde altındaki zındıklar...“(143)

2- Yine aynı tarihlerde, Erzurum ilk dönem milletvekillerinden Salih Yeşil, onun hayat sergüzeşti hakkında bazı suallerine cevab olarak kaleme aldığı bir mektubunun bir bölümünde de şöyle demektedir: “...Otuz sene evvel bir gün arkadaşlarımızdan Darül Hikmet azası Seyyid Sa’deddin Paşa(144) dedi ki: “Kat’î bir vasıta ile haber aldım; kökü ecnebide, kendisi de burada bulunan bir zendeka komitesi senin bir eserini okumuş, demişler ki: “Bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi, yani zendekayı dinsizliği bu millete kabul ettiremiyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız” diye senin idamına hükmetmişler. Kendini muhafaza et...”

Ben de, tevekkeltü alellah! Ecel birdir, tağayyür etmez, dedim. İşte bu komite otuz sene, belki kırk(145) senedenberi hem tevessü’ etti, hem benimle mücadelede herbir desiseyi isti’mal etti...“(146)

Bu gerçeğin bir çok belgelerini Nur eserlerinde bulmak mümkündür. Ama bu kadarı kâfidir.

Üstâd’ın bu hakikati dile getiren ifadelerinden anlaşılıyor ki: İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin mason ve komünist grubu, ta 1908’lerden beri, belki çok evvel, Osmanlı ülkesinde, sonra da Türkiye dairesinde dinsizliği yaymak, dine bağlı ahlakî umdeleri çözmek hususunda habis fa’aliyetlere girişmişlerdir. Türkiye’de Bediüzzaman gibi bir dâhî-i a’zamı kendi plân ve projelerinin tahakkukuna en büyük engel bilmişler, onunla mücadelede ta o zamanlar başlayarak, türlü dolap ve şeytaniyet çevirmeye koyulmuşlardır. Hatta denilebilir ve denilir ki: 31 Mart Vak’ası’na, Bediüzzaman’ın ismini de katmaları hususunda, bu dinsiz komitenin sinsi girişim ve faaliyetleri neticesidir. Halbuki, Bediüzzaman Hazretleri Hürriyet ve Meşrutiyet’i herkesden daha çok din ve şeriat adına alkışlamış ve tahakkukuna çalışmıştır. Amma bilinen o ki, İttihâdçıların bozuk kısmının gayeleri Hürriyet ve Meşrutiyet maskesi altında hilafeti lağvetmek, dolayısıyla dinin mukaddesatını sarsarak kudsî ahkâmını kaldırmak ve ona bağlı olan ahlâk, âdab ve muamelât tarafını da çökertmek imiş. Bu yüzden, Bediüzzaman Hazretleri onların bu sinsi fikir ve tertiplerini sezdiği için, var gücüyle Meşrutiyet’i meşruiyet unvanıyla dine hizmetkâr etmeye çalışmış. Onlara alet olmak değil, onların Hakk’a ve hidayete gelmelerine gayret sarfetmiştir. Fakat İttihâdçıların o habis güruhu ondan ayrıldılar ve düşman kesildiler.

Yükleniyor...