Bu parağrafta ise, Bediüzzaman Hazretleri; Meşrutiyet’in i’lânı ile birlikte âlem-i İslâm çapında bir İslâm hizmetini görmek ve bütün Müslümanları ona ısındırmak ve bağlamak ve takdirlerini celbetmek için, Meşrutiyet’in temellerini atarken, İslâm’ın dört hak mezhebi içinden onun haklılığını çıkarıp göstermek; Meşrutiyet’in kaynağını da ona bağlamak lâzım olduğunu söylüyor ve böyle bir hizmet ile, İslâm âleminin hayat düğümünün çözülüp uyanacağını, terakki meylinin harekete geçeceğini beyân ediyor.
Evet, milyonlarca dahî mütebahhir ulemâ-i şeriat’in sırf ahiret sevabı için istinbat ettikleri, ezelden ebede kadar gidecek, ezel ve ebedi içine alan Allah’ın kanununun şerh edicileri olan dört hak mezhebin çıkarıp meydana koydukları okyanuslar kadar geniş ve derin olan İslâm şeriati’nin ahkâm ve mes’elelerine kanaat etmeyip veya az ve yetersiz görüp, Avrupa’nın beşerî, kısır ve yetersiz kanunlarını dilenerek getirmek, evet en azından İslâm dinine bir cinayettir diyor.
Daha bunlara benzer başka eser ve makalelerinde da’va ettiği ve her zaman ispatına hazır olduğunu ilân ettiği ve her sınıf ulema ile tartışmasına müsait olduğunu söylediği fikirlerine rastlamak mümkündür. Fakat bunlar maksada kifayet eder zannederim.
şEYH BAHİD EFENDİ VE BEDİÜZZAMAN
İkinci Meşrutiyet ve Hürriyet’in ilânı günlerinde İstanbul’a gelen Mısır’ın meşhur âlimlerinden ve Ezher Üniversitesi reisi ve fikir, ilim ve siyaset-i dünya meselelerine vukufiyeti ile ünlü şeyh Bahid Efendi,(127) Osmanlı devletinde vücuda gelen bu yeni inkılâb safhalarını yakından incelemek ve İstanbul’un ilim adamları ile görüşüp tanışmak niyetiyle İstanbul’a gelmiş bulunuyordu. İstanbul uleması ve Meşihat dairesi hocaları, şeyh Bahid Efendi’ye Bediüzzaman’dan bahsederler. şark’ın yaylalarından gelmiş çok acib zekâ ve karihaya mâlik, genç yaşta, her suale cevab veren bir insan olarak tavsif ederler. Onunla münazara etmesini teklif ederler. Bu teklifi kabul eden şeyh Bahid Efendi Hazretleri, bir hey’et hoca ile birlikte, Bediüzzamanla müsaid bir münazara zemini arar. Bir namaz vakti Ayasofya Camii’nden beraber çıkarlar ve ber-mütad oradaki bir çayhaneye otururlar.
Evet, milyonlarca dahî mütebahhir ulemâ-i şeriat’in sırf ahiret sevabı için istinbat ettikleri, ezelden ebede kadar gidecek, ezel ve ebedi içine alan Allah’ın kanununun şerh edicileri olan dört hak mezhebin çıkarıp meydana koydukları okyanuslar kadar geniş ve derin olan İslâm şeriati’nin ahkâm ve mes’elelerine kanaat etmeyip veya az ve yetersiz görüp, Avrupa’nın beşerî, kısır ve yetersiz kanunlarını dilenerek getirmek, evet en azından İslâm dinine bir cinayettir diyor.
Daha bunlara benzer başka eser ve makalelerinde da’va ettiği ve her zaman ispatına hazır olduğunu ilân ettiği ve her sınıf ulema ile tartışmasına müsait olduğunu söylediği fikirlerine rastlamak mümkündür. Fakat bunlar maksada kifayet eder zannederim.
şEYH BAHİD EFENDİ VE BEDİÜZZAMAN
İkinci Meşrutiyet ve Hürriyet’in ilânı günlerinde İstanbul’a gelen Mısır’ın meşhur âlimlerinden ve Ezher Üniversitesi reisi ve fikir, ilim ve siyaset-i dünya meselelerine vukufiyeti ile ünlü şeyh Bahid Efendi,(127) Osmanlı devletinde vücuda gelen bu yeni inkılâb safhalarını yakından incelemek ve İstanbul’un ilim adamları ile görüşüp tanışmak niyetiyle İstanbul’a gelmiş bulunuyordu. İstanbul uleması ve Meşihat dairesi hocaları, şeyh Bahid Efendi’ye Bediüzzaman’dan bahsederler. şark’ın yaylalarından gelmiş çok acib zekâ ve karihaya mâlik, genç yaşta, her suale cevab veren bir insan olarak tavsif ederler. Onunla münazara etmesini teklif ederler. Bu teklifi kabul eden şeyh Bahid Efendi Hazretleri, bir hey’et hoca ile birlikte, Bediüzzamanla müsaid bir münazara zemini arar. Bir namaz vakti Ayasofya Camii’nden beraber çıkarlar ve ber-mütad oradaki bir çayhaneye otururlar.
Yükleniyor...