Bu tarihte ise, Bediüzzaman Hazretleri kuvvetli bir ihtimal ile İstanbul’da değil, Van’dadır... Ve Sultan Reşad’ın iradesiyle tahakkuk eden Medresetüz-Zehra’sının temelini atmaya gitmiştir. Van’a bu gidişi ile birlikte, memleketinde bir sene sonra Hizan’lı şeyh Selim hadisesi, arkasından da Ermeni hadiseleri ve daha sonra Birinci Cihan Harbi, Bediüzzaman’ın harbe gönüllü alayı ile iştiraki, esareti ve 1918’de esaretten kurtularak İstanbul’a gelmesi olmuştur. İlerde müdellel belgelerle ispat edeceğimiz gibi, Hazret-i Üstâd 1912-1918 tarihleri arasında kat’iyyen ne İstanbul’a gelmesi vardır, ne de Balkan Harbi’ne milisleriyle iştiraki olmuştur.. Ve ne de Teşkilat-ı Mahsusa’da vazife alması mevzu-u bahisdir.
Bütün bunlarla beraber, merhum Mehmet Akif Bey, Bediüzzaman’ın eski eserlerinden çok istifade ettiğini ve çok meclislerde, onu lâyıkı vechiyle medhettiğini(86) ve Safahat’ında bir çok yerde Bediüzzamanın ortaya koyduğu bâkir fikirlerini bir zaman sonra şiirle ve başka bir libasda iktibas ederek fikriyatını renklendirdiğini, bir çok kimselerin malûmudur. Dolayısıyle ve bu noktalar muvacehesinde Kutay’ın bu rivayetinin, küçük bir belgesinin gösterilmemesinden dolayı bir mülayemet tarafı yoktur.
SADEDE DÖNÜYORUZ
Sayın C. Kutay’ın daha bu kabil tezâtlı veya belgesiz, vesikasız iddialarından bir çok maddeler sıralamak mümkündür. Fakat daha fazla izahın lüzumu yoktur. Ancak her münasebet geldikçe, zamanı ve sırasına göre geri kalanlarından da bir kaçını tahlile tabi tutacağımızı umuyoruz.
Evet, Bediüzzaman Said-i Kürdî Hazretleri Meşrutiyet’in i’lânı sıralarında -yukarıda da geçtiği gibi- ve i’lânından bir müddet sonraya kadar, İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nin ileri gelenleriyle dostluk içinde iken, bilâhare İttihâdçıların mason veya batıcı zihniyetli kesimi Bediüzzaman’dan ayrıldılar. Ayrılmakla kalmayıp, ona karşı düşmanlık hissi içerisine girdiler. Az bir müddet önce onun meddahlığını yaparlarken, bu defa onun aleyhinde kampanya açarak onu gericilikle, irtica’ ile lekelemek tarzında kötülemeye başladılar. Ayrıca kendilerinden olmayanlara karşı intikam hislerini tatmin için bir çok zulümleri reva gördüler. Hâkimiyet sarhoşluğu ve masonluk tînetsizliğiyle, Osmanlılıktan ve İslâmî ananelerden tecerrüd zihniyetlerini yavaş yavaş tatbik sahasına koymaya başladılar. Onlardan olmayan dindar
Bütün bunlarla beraber, merhum Mehmet Akif Bey, Bediüzzaman’ın eski eserlerinden çok istifade ettiğini ve çok meclislerde, onu lâyıkı vechiyle medhettiğini(86) ve Safahat’ında bir çok yerde Bediüzzamanın ortaya koyduğu bâkir fikirlerini bir zaman sonra şiirle ve başka bir libasda iktibas ederek fikriyatını renklendirdiğini, bir çok kimselerin malûmudur. Dolayısıyle ve bu noktalar muvacehesinde Kutay’ın bu rivayetinin, küçük bir belgesinin gösterilmemesinden dolayı bir mülayemet tarafı yoktur.
SADEDE DÖNÜYORUZ
Sayın C. Kutay’ın daha bu kabil tezâtlı veya belgesiz, vesikasız iddialarından bir çok maddeler sıralamak mümkündür. Fakat daha fazla izahın lüzumu yoktur. Ancak her münasebet geldikçe, zamanı ve sırasına göre geri kalanlarından da bir kaçını tahlile tabi tutacağımızı umuyoruz.
Evet, Bediüzzaman Said-i Kürdî Hazretleri Meşrutiyet’in i’lânı sıralarında -yukarıda da geçtiği gibi- ve i’lânından bir müddet sonraya kadar, İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nin ileri gelenleriyle dostluk içinde iken, bilâhare İttihâdçıların mason veya batıcı zihniyetli kesimi Bediüzzaman’dan ayrıldılar. Ayrılmakla kalmayıp, ona karşı düşmanlık hissi içerisine girdiler. Az bir müddet önce onun meddahlığını yaparlarken, bu defa onun aleyhinde kampanya açarak onu gericilikle, irtica’ ile lekelemek tarzında kötülemeye başladılar. Ayrıca kendilerinden olmayanlara karşı intikam hislerini tatmin için bir çok zulümleri reva gördüler. Hâkimiyet sarhoşluğu ve masonluk tînetsizliğiyle, Osmanlılıktan ve İslâmî ananelerden tecerrüd zihniyetlerini yavaş yavaş tatbik sahasına koymaya başladılar. Onlardan olmayan dindar
Yükleniyor...