Bediüzzaman Hazretleri bu acib te’villerle ma’nalandırdığı ve istikbale rasihane nüfuz eden cevabları o zaman Japon başkumandanına verilir. Baş kumandan bunun üzerine Bediüzzaman’ı görmeyi ve onunla görüşmeyi arzu eder ve görüşürler. Bu vesile ile Bediüzzaman ve Japon başkumandanı arasında bir dostluk ve ahbablık peyda olur. Bir rivayete göre aralarında hayli zaman muhabere ve mektublaşma devam etmiş. Hatta Birinci Cihan Harbi’nde Rus istilâsına uğrayan bazı Müslüman Türkler Bediüzzaman’ın vasatatıyla Japonya’ya giderler ve Japon Baş kumandanı onları Tokyo’da yerleştirir. Mesken ve iş sahibi yaptırır.
Japon başkumandanı ile Bediüzzaman hazretlerinin ahbablığı hakkında, 1951 senesinde asker olarak Kore’ye yollanan Bediüzzaman’ın talebesi ve hizmetkârı Bayram Yüksel Bey şöyle anlatır:
“Kore’ye gitmek üzere ve gideceğim zaman, gelip Üstâdım Bediüzzaman Said-i Nursi ile vedalaştım. Bana bir cevşen verdi. “Yedi kat muşambaya sar ve bunu yanında taşı. Hiç korkma! Biz inayet-i Rabbaniye altındayız. Korku hissettiğin zaman beni hatırla. İnkar-ı Uluhiyete karşı Kore’ye gitmek lazım... Japon başkumandanı benim ahbabımdır. Benden ona selâm söyle” dedi ve beş altı aded risalelerden vererek “bunları başkumandana ver” demişlerdi.
Bayram Yüksel Ağabey, bu hadisenin neticesini şöyle bağlıyor:
“Kore’ye gittik, çok tehlikeli cephelerde harbler yaptık. Bir müddet sonra bizim tabur olduğu gibi Tokyo’ya uğradı. Ben kumandanlarımıza çıktım: ”Ben Üstâdım Bediüzzaman’ın kitablarını getirdim. Japon başkumandanına vermem, herhalde kumandana teslim etmem lâzım...” dedim. Kumandanlar hiç itiraz etmediler. “Git, fakat yanına iki kişi daha al” dediler.
Ben de dindar bir çavuşla bir eri yanıma aldım. Risaleleri alarak bir taksiye atladık. Türklerin bulunduğu yere gittik. Zâten adres almıştım. Türklerin Camiine vardık. Müezzini bulduk. Müezzin de bizi evine götürdü, yemek yedirdi. Ben Üstâdımızın selâmını tebliğ ettim. Bu kitabları da Üstâdımız Bediüzzaman Hazretleri Japon başkumandanına gönderdi. O, Üstâdımızın ahbabı imiş, birbirleriyle muhabere ediyorlarmış... İstanbul’da görüşmüşler ve saire... dedim.
Onlar çok sevindiler ve “Zâten bizi buraya getiren, bize bu câmiyi yaptıran başkumandandır. Fakat maalesef vefat etti” dediler. Biz Bediüzzaman’ı çoktan tanırız. Üstâd müstesna insandır, biz ta Rusya’da iken onu seviyor ve takdir ediyorduk, ilaahir!..”(73)
Bediüzzaman Hazretleri, Japon başkumandanının sormuş olduğu suallerin cevablarını bilâhare tekmil ettirerek, 1938 yıllarında Kastamonu’da
Japon başkumandanı ile Bediüzzaman hazretlerinin ahbablığı hakkında, 1951 senesinde asker olarak Kore’ye yollanan Bediüzzaman’ın talebesi ve hizmetkârı Bayram Yüksel Bey şöyle anlatır:
“Kore’ye gitmek üzere ve gideceğim zaman, gelip Üstâdım Bediüzzaman Said-i Nursi ile vedalaştım. Bana bir cevşen verdi. “Yedi kat muşambaya sar ve bunu yanında taşı. Hiç korkma! Biz inayet-i Rabbaniye altındayız. Korku hissettiğin zaman beni hatırla. İnkar-ı Uluhiyete karşı Kore’ye gitmek lazım... Japon başkumandanı benim ahbabımdır. Benden ona selâm söyle” dedi ve beş altı aded risalelerden vererek “bunları başkumandana ver” demişlerdi.
Bayram Yüksel Ağabey, bu hadisenin neticesini şöyle bağlıyor:
“Kore’ye gittik, çok tehlikeli cephelerde harbler yaptık. Bir müddet sonra bizim tabur olduğu gibi Tokyo’ya uğradı. Ben kumandanlarımıza çıktım: ”Ben Üstâdım Bediüzzaman’ın kitablarını getirdim. Japon başkumandanına vermem, herhalde kumandana teslim etmem lâzım...” dedim. Kumandanlar hiç itiraz etmediler. “Git, fakat yanına iki kişi daha al” dediler.
Ben de dindar bir çavuşla bir eri yanıma aldım. Risaleleri alarak bir taksiye atladık. Türklerin bulunduğu yere gittik. Zâten adres almıştım. Türklerin Camiine vardık. Müezzini bulduk. Müezzin de bizi evine götürdü, yemek yedirdi. Ben Üstâdımızın selâmını tebliğ ettim. Bu kitabları da Üstâdımız Bediüzzaman Hazretleri Japon başkumandanına gönderdi. O, Üstâdımızın ahbabı imiş, birbirleriyle muhabere ediyorlarmış... İstanbul’da görüşmüşler ve saire... dedim.
Onlar çok sevindiler ve “Zâten bizi buraya getiren, bize bu câmiyi yaptıran başkumandandır. Fakat maalesef vefat etti” dediler. Biz Bediüzzaman’ı çoktan tanırız. Üstâd müstesna insandır, biz ta Rusya’da iken onu seviyor ve takdir ediyorduk, ilaahir!..”(73)
Bediüzzaman Hazretleri, Japon başkumandanının sormuş olduğu suallerin cevablarını bilâhare tekmil ettirerek, 1938 yıllarında Kastamonu’da
Yükleniyor...