TARİH İLMİ NEDİR?



Her bir ilmin, bir fennin bir esası ve bir kaidesi olduğu malûmdur. Teferruat, o ilmin kaidelerine göre tanzim edilir. Târih ilminin de bir kaidesi mevcuddur. Bu ilimde iki ana esas vardır. Biri: Vesika... Yani kâğıt üzerine yazılmış, mûtemet kimselerden menkul yazılar...

İkincisi: Rivayet yoludur. Rivayet ise; Kimin kimden rivayet ettiği hususudur ki, çok mühimdir. Yani: Bu rivayet mes’elesinde dikkatle aranacak şey, rivayet silsilesine giren şahısların dürüst insanlar olması şartıdır. Bilhassa rivayet edenlerin avam-ı halk olmayıp, âlim olmaları vasfı...

Eğer birtek insan, yalnız bir insandan rivayet ediyorsa, buna hadis ilmine göre “kavl-i âhad” ta’bir edilir. Bu şekildeki bir rivayet, eğer sair emâre ve delillerin te’yid ve takviyelerine dayanmıyorsa, mühim mes’elelerde pek sağlam bir delil sayılamaz.

Rivayet yoluyla gelen haberlerin sağlamları “Tevatür” denilen bir kaç yolla gelen rivayetlerdir. Bilhassa “Kim söyledi, Kime söyledi? Kimin yanında söyledi, nerede ve ne zaman söyledi” gibi rivayetin tahkiki hususunda büyük mihenktir. Demek ki, tarih ve nakil işinde, edebiyat ve nümayişten çok, sâdeliğe, selâmet ve selâsete(8) sahih ve sağlam rivayet şekline ve vesikalara bakılır.



Bu mes’elede, İbn Haldun’un Mukaddime’sini ve Prof. Dr. Mübahat S. Kütükoğlu’nun Tarih Araştırmalarında Usûl yönündeki “kaynaklarının tenkidi” bölümünü ve Prof. Dr. A. Zeki Velidî Toğan’ın Tarih Usûl’ünün “intikad (kritik)” bölümünü ve usûl-ü hadis kitaplarını hatırlatarak kısa kesiyoruz.



— o o o —

Yükleniyor...