1- Merhûm Ali Çavuş dedi ki:
- “Ben o anda yanında hazırdım, Seydâ’nın ayakları kayıp düşerken:
- ”Ya Gavs-ı Geylanî!” diye bağırdı.“
2- Merhûm Molla Abdülmecid ise, tam düştüğü an:
- “Ah! da’vam!...” diye bağırdı” dedi.
M. Sungur ağabeyin Abdülmecit’ten rivayeti ise: “Eyvah! Maksadım gitti” tarzındadır.
Bu iki görgü şâhidinin ayrı ayrı suretteki rivayetleri, düşme hadisesine bir te’siri olmamakla beraber, herbirisinin o fevkalâde, acîb heyecan anında ayrı bir ses duyması da normaldir. Kuvvetli ihtimal ile düştüğü ân, evvelâ “Ah da’vam!”, düşüp giderken de: “Ya Gavs-ı Geylanî!” deyip istimdad etmiş olması mümkündür.
BAşİT DAşI
Bediüzzaman Van’da iken, yaz aylarında “Başit, Ferraşin, Beyt-ûş-şebab gibi dağ ve yaylalarda zamanını geçirirdi. Bir gün Tahir Paşa’ya, mezkûr dağların başında temmuz ayında bile, suların bazen donup buz tuttuğunu söyler. Tahir Paşa ise, i’tiraz ederek: “temmuz ayında buz olmaz, mümskün değildir” diye iddia eder. Bediüzzaman, Tahir Paşa’nın bu iddiasına o anda birşey demez, yaz ayları gelir, Başit dağına çıkar. Orada yine temmuz ayının bir gününde suların buz tuttuğunu müşahede eder ve Tahir Paşa’ya hitaben ilk yazdığı Türkçe şu mektubu gönderir:
- ”Ey Paşa! Başit başında buz tuttu. Görmediğin şeyi inkâr etme! Herşey senin malûmatına mûnhasır değildir. Senin safsatiyatın her yerde işlemez. Vesselâm.:”
BAşİT BAşINDA KURT HADİSESİ
Başit dağı bahsi gelmesi münasebetiyle, acîb bir hadiseyi nakletmeden geçemiyeceğiz. şöyle ki: 1321-1904 senesinde Bediüzzaman Hazretleri Başit Dağı’nın başında bir taş üstünde akşam namazını eda ettikten sonra, yalnız başına. Oturuyormuş. Birden o dağın canavar bir kurdu yanına gelmiş ve ehlî bir hayvan gibi yanında beklemiş, durmuş.”(20)
- “Ben o anda yanında hazırdım, Seydâ’nın ayakları kayıp düşerken:
- ”Ya Gavs-ı Geylanî!” diye bağırdı.“
2- Merhûm Molla Abdülmecid ise, tam düştüğü an:
- “Ah! da’vam!...” diye bağırdı” dedi.
M. Sungur ağabeyin Abdülmecit’ten rivayeti ise: “Eyvah! Maksadım gitti” tarzındadır.
Bu iki görgü şâhidinin ayrı ayrı suretteki rivayetleri, düşme hadisesine bir te’siri olmamakla beraber, herbirisinin o fevkalâde, acîb heyecan anında ayrı bir ses duyması da normaldir. Kuvvetli ihtimal ile düştüğü ân, evvelâ “Ah da’vam!”, düşüp giderken de: “Ya Gavs-ı Geylanî!” deyip istimdad etmiş olması mümkündür.
BAşİT DAşI
Bediüzzaman Van’da iken, yaz aylarında “Başit, Ferraşin, Beyt-ûş-şebab gibi dağ ve yaylalarda zamanını geçirirdi. Bir gün Tahir Paşa’ya, mezkûr dağların başında temmuz ayında bile, suların bazen donup buz tuttuğunu söyler. Tahir Paşa ise, i’tiraz ederek: “temmuz ayında buz olmaz, mümskün değildir” diye iddia eder. Bediüzzaman, Tahir Paşa’nın bu iddiasına o anda birşey demez, yaz ayları gelir, Başit dağına çıkar. Orada yine temmuz ayının bir gününde suların buz tuttuğunu müşahede eder ve Tahir Paşa’ya hitaben ilk yazdığı Türkçe şu mektubu gönderir:
- ”Ey Paşa! Başit başında buz tuttu. Görmediğin şeyi inkâr etme! Herşey senin malûmatına mûnhasır değildir. Senin safsatiyatın her yerde işlemez. Vesselâm.:”
BAşİT BAşINDA KURT HADİSESİ
Başit dağı bahsi gelmesi münasebetiyle, acîb bir hadiseyi nakletmeden geçemiyeceğiz. şöyle ki: 1321-1904 senesinde Bediüzzaman Hazretleri Başit Dağı’nın başında bir taş üstünde akşam namazını eda ettikten sonra, yalnız başına. Oturuyormuş. Birden o dağın canavar bir kurdu yanına gelmiş ve ehlî bir hayvan gibi yanında beklemiş, durmuş.”(20)
Yükleniyor...