İlmî münâzaraları çok seven bu zât, merhûm Molla Abdülmecid Efendi’nin anlattığına göre; her akşam ehl-i ilim ve muhtelif meslek muallimlerini konağına toplattırıp, ilmî, içtimaî mes’eleler üzerinde münazaralı sohbetler tertib ettirirmiş. Bu mevzuyu Bediüzzaman’ın küçük kardeşi Molla Abdülmecid Efendi’den dinleyelim:
“Van Valisi Tahir Paşa’nın her gece aleddevam yapılan ilmî münakaşalarda, bilhassa fünun-u cedide (Yeni çıkan fenler) mes’elelerinde hasıl olan mecburiyete binâen, Bediüzzaman mekteb fenlerine de çalışarak, iki hafta zarfında lise muallimliği yapacak seviyede malûmat sahibi olmuş ve fennî münakaşalarda imtiyaz kazanmıştır.”(3)
Molla Abdülmecid Efendi, Bediüzzaman’ın Van’a gelişi ile birlikte, giriştiği faaliyet ve hizmetlerini de şöyle anlatır:
“... Van Valisi Hasan Paşa zamanında, şark’ın ileri gelen hoca ve zeki talebelerini merkez-i vilayete celbettirdi. Mahallî evkaftan lâzım gelen yatak, yiyecek vesair levazmâtı; ve ayrıca da dört talebenin ta’yinatını kabul ederek medreseyi açtı.. Ve hendese, hesap, cebir, fizik, tarih, coğrafya gibi mühim dersleri, dinî derslerle birlikte bizzât kendisi vermeye başladı. Altı yedi ay kadar bu şekilde tedrisatı devam ettiyse de, bazı hocaların hasetleri yüzünden maalesef idame edemedi.”(4)
Merhûm Abdurrahman da amcası Bediüzzaman’ın Van’daki umumi hayat ve hizmet safahatını şöyle anlatıyor:
“Bediüzzaman Van’da onbeş sene(5) tedris ve aşâirin irşadı için aralarında seyahatlerle imrar-ı hayat etti. Van’a ilk geldiği zaman, Vali ve me’murîn ile ihtilât ederek, dünya ahvâli ve içtimaî mes’elelerle de yakından ilgilendi. Hem şu kanaat ve neticeye vardı ki; asr-ı hâzırda yalnız eski tarz ilm-i kelâmın, din-i İslâm hakkında vârid olan şükûk ve şübehatın reddine kifayetli değildir. Bu sebeple yeni fennî ilimlerin de tahsilini lüzumlu ve zarurî gördü. Bunun için tarih, coğrafya, riyaziyat, kimya, biyoloji, felsefe vesaire fenlerden bir çoğunu az zaman zarfında elde etti. Fakat bu mezkûr ilimleri bir hocadan, bir muallimden öğrenerek değil, kendi kendine çalışarak mütalâa etmek sûretiyle bihakkın tam öğrenmişti. Hatta bir gün, Bediüzzaman coğrafya mevzûunda bir coğrafya muallimi ile mûbahaseye girişti. Bu ilimde hayli vukufiyyeti icab ettiği halde, uzunca bir mûnakaşayı sürdürdü. Mezkûr mübahase o gün neticeye bağlanmayıp, ikinci bir güne ta’liki kararlaştırıldı. Bu arada Bediüzzaman yirmidört saat zarfında çok
“Van Valisi Tahir Paşa’nın her gece aleddevam yapılan ilmî münakaşalarda, bilhassa fünun-u cedide (Yeni çıkan fenler) mes’elelerinde hasıl olan mecburiyete binâen, Bediüzzaman mekteb fenlerine de çalışarak, iki hafta zarfında lise muallimliği yapacak seviyede malûmat sahibi olmuş ve fennî münakaşalarda imtiyaz kazanmıştır.”(3)
Molla Abdülmecid Efendi, Bediüzzaman’ın Van’a gelişi ile birlikte, giriştiği faaliyet ve hizmetlerini de şöyle anlatır:
“... Van Valisi Hasan Paşa zamanında, şark’ın ileri gelen hoca ve zeki talebelerini merkez-i vilayete celbettirdi. Mahallî evkaftan lâzım gelen yatak, yiyecek vesair levazmâtı; ve ayrıca da dört talebenin ta’yinatını kabul ederek medreseyi açtı.. Ve hendese, hesap, cebir, fizik, tarih, coğrafya gibi mühim dersleri, dinî derslerle birlikte bizzât kendisi vermeye başladı. Altı yedi ay kadar bu şekilde tedrisatı devam ettiyse de, bazı hocaların hasetleri yüzünden maalesef idame edemedi.”(4)
Merhûm Abdurrahman da amcası Bediüzzaman’ın Van’daki umumi hayat ve hizmet safahatını şöyle anlatıyor:
“Bediüzzaman Van’da onbeş sene(5) tedris ve aşâirin irşadı için aralarında seyahatlerle imrar-ı hayat etti. Van’a ilk geldiği zaman, Vali ve me’murîn ile ihtilât ederek, dünya ahvâli ve içtimaî mes’elelerle de yakından ilgilendi. Hem şu kanaat ve neticeye vardı ki; asr-ı hâzırda yalnız eski tarz ilm-i kelâmın, din-i İslâm hakkında vârid olan şükûk ve şübehatın reddine kifayetli değildir. Bu sebeple yeni fennî ilimlerin de tahsilini lüzumlu ve zarurî gördü. Bunun için tarih, coğrafya, riyaziyat, kimya, biyoloji, felsefe vesaire fenlerden bir çoğunu az zaman zarfında elde etti. Fakat bu mezkûr ilimleri bir hocadan, bir muallimden öğrenerek değil, kendi kendine çalışarak mütalâa etmek sûretiyle bihakkın tam öğrenmişti. Hatta bir gün, Bediüzzaman coğrafya mevzûunda bir coğrafya muallimi ile mûbahaseye girişti. Bu ilimde hayli vukufiyyeti icab ettiği halde, uzunca bir mûnakaşayı sürdürdü. Mezkûr mübahase o gün neticeye bağlanmayıp, ikinci bir güne ta’liki kararlaştırıldı. Bu arada Bediüzzaman yirmidört saat zarfında çok
Yükleniyor...