ve ihanetin en şen’ilerini yaptıklarına karşı, emsâlsiz bir sabır ve tahammûl ona ihsan olunması.. ve gayet asabî ve sinirli olduğu gibi, fıtratan korkak olmadığı halde, “ecel birdir, tagayyür etmez” hakikatine îmânından gelen büyük bir cesaretle beraber; en korkak, en miskin bir vaziyette sükût edip sabretmesi, hatta bir miktar sonra o işkenceler sonunda ruhuna bir ferah verilmesinin bir hikmeti, kanaat-i katiyyemle budur ki: Kur’ân-ı Hakim’in hakâik-ı İmaniyyesini tefsir eden Risale-i Nûr’u hiç bir şeye ve şahsî menfaatlerine ve manevi kemalâtlarına alet yapmamak ve hakikî ihlâsı kırmamak için; ehl-i siyasete, Said hakkında “Dini siyasete alet yapmak” vehmini verip, ta Said işkencelerle, hapislerle dini siyasete alet etmesin diye ehl-i siyasetin zâlimâne hûkümleri altında kader-i İlahî Nûr’daki hakikî ihlâsı kırmamak için, Said’e şefkatli tokatlar vurup, “Sakın, sakın, hakaik-ı imaniyyenin tefsiri olan Risale-i Nûr’u kendi şahsî menfaatlerine ve hatta manevî kemalâtlarına ve belâlardan ve muzır şeylerden kurtulmaklığına alet yapma! Ta ki Nûr’un en büyük kuvveti olan ihlâs-ı hakikî zedelenmesin!’’ diye kader-i İlâhî’nin şefkatli tokatları olduğuna kat’î kanaat ediyorum. Hatta her ne vakit sırf ahiretime, şahsî ibadetle ziyade meşguliyetim sebebiyle Nûrun hizmetini bıraktığım aynı zamanda, ehl-i dünya bana musallat olup bana azab verdiğine kat’î kanaat getirmişim. Bu dördüncü nümûnenin izahını, en son yazılan mektupIardan, ehl-i siyaset, Said’i “dini siyasete alet yapar” diye hapislere atması ve sonra Said onun hikmetini, yani kaderin şefkat tokatları olduğunu anlamasıyla onları helâl etmesi ve kendi tahammülünün hikmetini anlamasına dair olan o mektuba havâle ediyoruz.
Beşinci Nümune: Bu bîçâre Said’in gayet muhtaç olduğu ve yetmiş seneden beri o san’atla meşgul olması ve bazı gün ikiyüz sâhife kadar tashihe mecbur olmasıyla beraber, on yaşındaki zekî bir çocuğun on günde muvaffak olduğu yazı kadar bir yazıya mâlik olmadığına hayret ediliyordu. Halbuki Said bütün bütün isti’datsız değildir. Hem de nesebî kardeşlerinin hepsinin de güzel yazıları olduğu halde, bu kadar yazıya muhtaç iken, böyle yarım ümmî vaziyetinin hikmeti, kanaat-i kat’iyyemle şudur ki: Bir zaman gelecek ki, cüz’î ve şahsî iktidarlar, kuvvetler mukabele edemiyecek dehşetli ve manevi düşmanların hücumu zamanında, güzel yazı sahiplerini ruhu canıyla aramak ve hizmetine şerik etmek ve o çekirdeğin etrafında su, hava, nûr gibi o manevî ağaca hizmet etmek için, o şahsî ve cûz’î hizmeti, kûllî ve umumî ve kuvvetli ve bir kaleme mukabil binler kalemi bulmak hikmetiyle; ve buz parçası gibi benliğini o mûbarek havuz içinde eritmesiyle hakikî ihlâsı elde etmek ve bu suretle îmâna hizmet etmek hikmetiyle olmuş:
Said-i NURSÎ(1)
Beşinci Nümune: Bu bîçâre Said’in gayet muhtaç olduğu ve yetmiş seneden beri o san’atla meşgul olması ve bazı gün ikiyüz sâhife kadar tashihe mecbur olmasıyla beraber, on yaşındaki zekî bir çocuğun on günde muvaffak olduğu yazı kadar bir yazıya mâlik olmadığına hayret ediliyordu. Halbuki Said bütün bütün isti’datsız değildir. Hem de nesebî kardeşlerinin hepsinin de güzel yazıları olduğu halde, bu kadar yazıya muhtaç iken, böyle yarım ümmî vaziyetinin hikmeti, kanaat-i kat’iyyemle şudur ki: Bir zaman gelecek ki, cüz’î ve şahsî iktidarlar, kuvvetler mukabele edemiyecek dehşetli ve manevi düşmanların hücumu zamanında, güzel yazı sahiplerini ruhu canıyla aramak ve hizmetine şerik etmek ve o çekirdeğin etrafında su, hava, nûr gibi o manevî ağaca hizmet etmek için, o şahsî ve cûz’î hizmeti, kûllî ve umumî ve kuvvetli ve bir kaleme mukabil binler kalemi bulmak hikmetiyle; ve buz parçası gibi benliğini o mûbarek havuz içinde eritmesiyle hakikî ihlâsı elde etmek ve bu suretle îmâna hizmet etmek hikmetiyle olmuş:
Said-i NURSÎ(1)
Yükleniyor...