SADEDE GELİYORUZ (HAYATININ HÂTIRALARI)
Bediüzzaman Hazretleri, hayatının bu safhalarına kadar başından geçmiş vak’aları ve sergüzeştinin hadiselerini ifade sadedinde hakikat-ı hali beyân eden iki yazısını da burada yazdıktan sonra, Bitlis hayatına veda’ ederek, Van hayatına ve tedris devresine geçeceğiz.
1- “Eski zamanda dağdağalı hayatımda, hakkımda acîb havadisler peder ve valideme ihbar ediliyordu:” -”Sizin oğlunuz öldü veya vuruldu; veya hapse girdi” gibi fena haberleri babam işittikçe, keyifleniyordu, gülüyordu. Diyordu ki:
- “Maşaallah! oğlum yine bir ehemmiyetli iş, bir kahramanlık göstermiş ki; herkes ondan bahsediyor.” Validem ise, onun sürûruna karşı, şiddetle ağlıyordu. Sonra da zaman babamın haklı olduğunu çok defa gösteriyordu...”(74)
2- “Azîz sıddîk kardeşlerim!
Evvelâ: Mevlid-i şerifinizi ruh-u canımızla tebrik ediyoruz ve muvaffakiyetinizi ve nûrların fevkalâde te’sirli intişarlarını sizlere müjde ediyoruz ve Nûrcuları tebrik ediyoruz.
Saniyen: Bu mübarek gecede pek şiddetli bir ihtar kalbime geldi ki: İstanbul’daki üniversiteciler Eski Said ile Yeni Said’in tarihçe-i hayatındaki hârikaları yazmaları münasebetiyle iki fikir meydana gelmiş:
Birisi: Dostlarda benim haddimden pek ziyade, fevkalâde bir nev’i velâyet gibi bir hüsn-ü zan hâsıl olmuş.. Ve muarızlarda ve ehl-i felsefede de, pek hârika bir dehâ zannı ve hatta bazılarında kuvvetli bir sihir tevehhûmiyle haddimden bin derece ziyade bir tevehhüm hasıl olmuş.. Ve bu ma’naya dair çok yerlerde “Bunun hakikati nedir?” diye maddî ve ma’nevî izahı benden istenilmişti. Ben de bu geceki şiddetli ihtar için çok mukaddematlı bir hakikati beyân etmeye mecbur oldum.
Birinci Mukaddeme: Nasıl ki bir çam ağacının buğday tanesi kadar bir çekirdeği koca çam ağacına bir mebde’ oluyor. Kudret-i İlahiye o acîb ağacı o çekirdekten halk ediyor. Milyondan ancak bir hisse o çekirdekte bulunurken, o çekirdek, kader kalemiyle yazılan manevî bir fihriste olmuş. Yoksa bir köy kadar fabrikalar lâzımdır ki, o acîb ağaç, dal ve budaklarıyla teşkil edilsin. İşte azamet ve kudret-i İlâhiyenin bir delili de budur ki; bir zerreden dağ gibi şeyleri halk eder.
Bediüzzaman Hazretleri, hayatının bu safhalarına kadar başından geçmiş vak’aları ve sergüzeştinin hadiselerini ifade sadedinde hakikat-ı hali beyân eden iki yazısını da burada yazdıktan sonra, Bitlis hayatına veda’ ederek, Van hayatına ve tedris devresine geçeceğiz.
1- “Eski zamanda dağdağalı hayatımda, hakkımda acîb havadisler peder ve valideme ihbar ediliyordu:” -”Sizin oğlunuz öldü veya vuruldu; veya hapse girdi” gibi fena haberleri babam işittikçe, keyifleniyordu, gülüyordu. Diyordu ki:
- “Maşaallah! oğlum yine bir ehemmiyetli iş, bir kahramanlık göstermiş ki; herkes ondan bahsediyor.” Validem ise, onun sürûruna karşı, şiddetle ağlıyordu. Sonra da zaman babamın haklı olduğunu çok defa gösteriyordu...”(74)
2- “Azîz sıddîk kardeşlerim!
Evvelâ: Mevlid-i şerifinizi ruh-u canımızla tebrik ediyoruz ve muvaffakiyetinizi ve nûrların fevkalâde te’sirli intişarlarını sizlere müjde ediyoruz ve Nûrcuları tebrik ediyoruz.
Saniyen: Bu mübarek gecede pek şiddetli bir ihtar kalbime geldi ki: İstanbul’daki üniversiteciler Eski Said ile Yeni Said’in tarihçe-i hayatındaki hârikaları yazmaları münasebetiyle iki fikir meydana gelmiş:
Birisi: Dostlarda benim haddimden pek ziyade, fevkalâde bir nev’i velâyet gibi bir hüsn-ü zan hâsıl olmuş.. Ve muarızlarda ve ehl-i felsefede de, pek hârika bir dehâ zannı ve hatta bazılarında kuvvetli bir sihir tevehhûmiyle haddimden bin derece ziyade bir tevehhüm hasıl olmuş.. Ve bu ma’naya dair çok yerlerde “Bunun hakikati nedir?” diye maddî ve ma’nevî izahı benden istenilmişti. Ben de bu geceki şiddetli ihtar için çok mukaddematlı bir hakikati beyân etmeye mecbur oldum.
Birinci Mukaddeme: Nasıl ki bir çam ağacının buğday tanesi kadar bir çekirdeği koca çam ağacına bir mebde’ oluyor. Kudret-i İlahiye o acîb ağacı o çekirdekten halk ediyor. Milyondan ancak bir hisse o çekirdekte bulunurken, o çekirdek, kader kalemiyle yazılan manevî bir fihriste olmuş. Yoksa bir köy kadar fabrikalar lâzımdır ki, o acîb ağaç, dal ve budaklarıyla teşkil edilsin. İşte azamet ve kudret-i İlâhiyenin bir delili de budur ki; bir zerreden dağ gibi şeyleri halk eder.
Yükleniyor...