KARINCA HADİSESİ ve CUMHURİYETÇİLİK
Bediüzzaman, mezkûr kubbede inzivada bulunduğu günlerde küçük kardeşi Molla Muhammed, yemeğini bir tekyeden getiriyordu. Fakat o, yemeğin içindeki tanelerini kubbenin etrafındaki karıncalara vererek, yemeğin suyuna ekmeğini batırıp yiyordu. Bunun hikmetini soranlara cevaben de: “Bunlarda hayat-ı içtimaiyyeye mâlikiyet ve fevkalade vazifeşinaslık ve çalışma bulunduğunu müşahede ettiğim için, Cumhuriyetperverliklerine mükâfaten yardımda bulunmak istiyorum “derdi.
Bediüzzaman bu karınca hâtırasını bilâhare 1935’de Eskişehir mahkemesi müdafaasında zikrettiği gibi, 1944’de Denizli mahkemesi ve 1948’de Afyon mahkemesi müdafaasında da Cumhuriyet hakkındaki görüşünü beyân ederken şöyle der:
“Eskişehir mahkemesinde gizli kalmış ve resmen zabta geçmemiç ve müdafaatta dahi yazılmamış bir eski hâtırayı ve latif bir kıssa-i müdafaayı beyân ediyorum, orada benden sordular ki: “Cumhuriyyet hakkında fikrin nedir?” Ben de dedim:
Yaşlı mahkeme reisinden başka, daha siz dünyaya gelmeden, ben dindar bir Cumhuriyyetçi(*) olduğumu elinizdeki Tarihçe-i hayatım ispat eder, hülasası şudur ki: O zaman, şimdiki gibi halî bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular? Ben dedim: Bu karınca ve arı milletleri Cumhuriyetçidirler. Cumhuriyyetperverliklerine hürmeten tâneleri karıncalara veriyorum...”(30)
Bediüzzaman burada iken, bir gün Tillo şeyhzadelerinden birkaç arkadaşının arasında kavga çıkar, döğüşürler. Bu arkadaşlardan birisi, Bediüzzamanı kendilerine yardım için davet eder. Bediüzzaman ise, hangi taraf zayıf ve mağlub ise, o tarafa yardım etmek isterken, karşı tarafın kuvvetli bir adamıyla karşılaşır. Yaşça ve cüssece o adama nisbeten küçük olduğu halde, o kuvvetli adamı tutup zabtetmeye muvaffak olur. Bu esnada gerek
Bediüzzaman, mezkûr kubbede inzivada bulunduğu günlerde küçük kardeşi Molla Muhammed, yemeğini bir tekyeden getiriyordu. Fakat o, yemeğin içindeki tanelerini kubbenin etrafındaki karıncalara vererek, yemeğin suyuna ekmeğini batırıp yiyordu. Bunun hikmetini soranlara cevaben de: “Bunlarda hayat-ı içtimaiyyeye mâlikiyet ve fevkalade vazifeşinaslık ve çalışma bulunduğunu müşahede ettiğim için, Cumhuriyetperverliklerine mükâfaten yardımda bulunmak istiyorum “derdi.
Bediüzzaman bu karınca hâtırasını bilâhare 1935’de Eskişehir mahkemesi müdafaasında zikrettiği gibi, 1944’de Denizli mahkemesi ve 1948’de Afyon mahkemesi müdafaasında da Cumhuriyet hakkındaki görüşünü beyân ederken şöyle der:
“Eskişehir mahkemesinde gizli kalmış ve resmen zabta geçmemiç ve müdafaatta dahi yazılmamış bir eski hâtırayı ve latif bir kıssa-i müdafaayı beyân ediyorum, orada benden sordular ki: “Cumhuriyyet hakkında fikrin nedir?” Ben de dedim:
Yaşlı mahkeme reisinden başka, daha siz dünyaya gelmeden, ben dindar bir Cumhuriyyetçi(*) olduğumu elinizdeki Tarihçe-i hayatım ispat eder, hülasası şudur ki: O zaman, şimdiki gibi halî bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular? Ben dedim: Bu karınca ve arı milletleri Cumhuriyetçidirler. Cumhuriyyetperverliklerine hürmeten tâneleri karıncalara veriyorum...”(30)
Bediüzzaman burada iken, bir gün Tillo şeyhzadelerinden birkaç arkadaşının arasında kavga çıkar, döğüşürler. Bu arkadaşlardan birisi, Bediüzzamanı kendilerine yardım için davet eder. Bediüzzaman ise, hangi taraf zayıf ve mağlub ise, o tarafa yardım etmek isterken, karşı tarafın kuvvetli bir adamıyla karşılaşır. Yaşça ve cüssece o adama nisbeten küçük olduğu halde, o kuvvetli adamı tutup zabtetmeye muvaffak olur. Bu esnada gerek
Yükleniyor...