SİİRT’de ÜÇÜNCÜ İMTİHAN

Bu hal Siirt’te yıldırım hızıyla şayi’ oldu. Molla Fethullah Efendi de, durmadan Siirt’teki ulemâya: “Bizim medreseye gayet zekî bir talebe geldi. Her ne sual ettimse, duraklamadan cevap verdi. Bu yaşta zekâsına, ilmine, fazlına hayran kaldım” diye methetmekten kendisini alamıyordu.

Bunun üzerine Siirt’in önemli ulemâsı bir yerde toplanarak, Bediüzzaman’ı oraya davet ettiler. Hazırlıklı bulunan bu âlimler, seçtikleri derin, ilmî sualleri Bediüzzaman’a tevcih ettiler. Bediüzzaman, sorulan bütün suallere tereddütsüz, duraklamadan doğru cevablar verdi. Cevab verirken de, kitaba bakıyormuşcasına Molla Fethullah Efendi’nin mübarek yüzüne gözlerini dikmiş bakıyor. Bu hale şahid olan Siirt âlimleri, Bediüzzaman’ın bu durumuna hayran kalarak, harikulâdeliğine hükmettiler ve faziletlerini takdir ile medhu sena ettiler.

DÖRDÜNCÜ KAVGALI İMTİHAN

Bu durum, Siirt ve civarında bir kat daha şuyu’ buldu. Ahali Bediüzzaman’a büyük hürmet göstermeye ve bir Veliyullah derecesinde kıymet vermeğe başlayınca, ikinci derecede bulunan bir takım hoca ve talebelerin ona karşı rekabet hissi sâikasıyla kin ve gayızlarını artırdı. Nihayet bir gün bu gayızlarını fiile çıkarmak teşebbüsüyle bir plan hazırladılar. Bediüzzaman’ı “şeyh-i Nakkaş”(8) Camii’ne davet edecekler, ilim yoluyla ilzam ettilerse ne âlâ, yoksa beraberlerinde götürecekleri değneklerle işi zorbalığa dökerek, dayak atacaklardı.

Bu plânla herkes kitabıyla birlikte bir de değnek alarak, mezkûr camiye giderler ve Bediüzzaman’ı oraya davet ederler.

Bediüzzaman ise, bu ayak takımı hasûd ve basit düşünceli hoca ve talebelerin kurdukları planı duyar, o da yanına emaneten bir hançer alır ve doğruca davet edilen camiye gider. Kitaplarla birlikte ellerinde sopaları da görünce:

- “Efendiler! Bir şeye mutehayyirim.. Kitaplar münazara için olduğunu biliyorum. Ya bu sopalar neye?” der.

Yükleniyor...