tün kuvvetiyle ve kemal-i ciddiyeti ile ve gayet vüsûkuyla ve nihayet itminan ve kemal-i iman ile ­

يلَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰه

diyor. Öyle bir da’va ki, Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücuduna delalet eden ve onun evsaf-ı celal ve cemal ve kemaline sarahatla şehadet eden ve vahdaniyetine kat’î şehadet eden Furkan-ı Hakîm’dir.

O Furkan ki, muhtelif asırlarda gelen umum peygamberlerin bütün kitablarının ve muhtelif meşrebler sahibi olan yekûn evliyanın umum kitablarının ve muhtelif meslekler sahibi olan muvahhidînin isbatlı ve bürhanlı bütün kitablarının sırr-ı icma’larını tazammun ediyor. Demek altı cihetinin nuraniyetiyle hak kelâmullah olduğu kat’î tahakkuk eden Kur’an-ı Kerîm’in hükmünü tasdik etmekte küll, yani bütün ukul ve kulûb, beraber icma’ ile ittifak etmişlerdir; ve kelâmullah ismine olan liyakatını bütün asırlar ve dehirlerin akışı boyunca muhafaza edegelmiştir. Ve vahy-i mahz olduğuna bütün mehbit-i vahy olan peygamberlerin ve ehl-i keşif ve ilham olan evliyaların icma’larıyla sabit olmuş olarak, bilbedahe hidayetin pınarı ve aynısıdır. Bizzarure imanın madenidir. Bilyakîn mecma-i hakaiktır. Bil’ayân mûsil-i saadettir. Bilmüşahede kâmilîn semereler sahibidir. Ve çok çeşitli emarelerle ve hads-i sâdık ile melek, ins ve cinnin makbulüdür. Ve delail-i akliye ile müeyyed bulunduğuna bütün ukalâ-yı kâmilîn ittifak etmişlerdir. Ve hastalıklardan sâlim olan bütün fıtrat-ı selime sahiblerinin vicdanlarının itminanlarıyla musaddaktır. Hem bilmüşahede bir mu’cize-i ebediyedir ki, âlem-i şehadette lisan-ı gaybın tercümanı olarak mükerrer ve kat’î şehadetlerle

يفَاعْلَمْ اَنَّهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

der. Öyle ki; onun vücub-u vücuduna ve evsaf-ı celal ve cemal ve kemaline ve onun vahdaniyet ve ehadiyetine âlem denilen şu kitab-ı kebir-i kâinatın bütün babları, fasılları, sahifeleri, satırları, cümleleri ve harfleriyle; ve şu insan-ı kebir olan kâinat, bütün azaları, cevarihleri, hüceyreleri ve zerreleriyle; hem dahi kendi evsaf ve ahvaliyle delâlet ve şehadet ederler.


Yükleniyor...