بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيم
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَ الصَّلَاةُ عَلَي نَبِيِّهِ
(Şu eser; bir mukaddeme, dört bab
ve bir hâtime üzerine mürettebdir.)
Mukaddeme
Mâlum olsun ki, ben kırk senelik ömür seferinde ve otuz senelik ilim seyrinde dört kelime ile dört cümle tahsil etmişim. Burada şimdi icmaline işaret edip tafsili âtiyen gelecektir.
Amma kelimelerden murad ise: “Mana-yı harfî, mana-yı ismî, niyet ve nazar”dır. Yani masiva-yı İlahiyeye nazar edildiği zaman, mana-yı harfî ve Allah hesabına olmalıdır. Eğer kâinata mana-yı ismiyle, yani esbab hesabına nazar edilirse hatadır. Binaenaleyh, her şeyde iki vecih vardır. Biri hakka, diğeri kevne bakar. Kevne bakan yüze teveccüh ise, yine mana-yı harfîyle olmalı.. ve hem Cenab-ı Hakk’a cihet-i nisbeti bulunan mana-yı ismîye bir ünvan olarak olmalıdır. Meselâ ni’meti, in’amın bir ayinesi olarak görmek; vesait ve esbabı da tasarruf-u kudretin perde ve ayineleri olarak bilmek lâzımdır.
Hem niyet ve nazar; ikisi eşyanın mahiyetlerini değiştirip seyyiatı hasenata tebdil ederler. Nasılki, iksir, toprağı altuna kalbeder, öylede: niyet dahî adi harekâtı ibadetlere çevirir. Hem nazar, fünûn-u ekvanı maarif-i İlahiyeye kalbedebilir. Demek, esbab ve vesait hesabına nazar olursa, muzaaf cehaletlerdir. Eğer Allah hesabına olursa maarif-i İlahiye olur.
Şimdi gelelim kelâm ve cümlelerin izahına:
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَ الصَّلَاةُ عَلَي نَبِيِّهِ
(Şu eser; bir mukaddeme, dört bab
ve bir hâtime üzerine mürettebdir.)
Mukaddeme
Mâlum olsun ki, ben kırk senelik ömür seferinde ve otuz senelik ilim seyrinde dört kelime ile dört cümle tahsil etmişim. Burada şimdi icmaline işaret edip tafsili âtiyen gelecektir.
Amma kelimelerden murad ise: “Mana-yı harfî, mana-yı ismî, niyet ve nazar”dır. Yani masiva-yı İlahiyeye nazar edildiği zaman, mana-yı harfî ve Allah hesabına olmalıdır. Eğer kâinata mana-yı ismiyle, yani esbab hesabına nazar edilirse hatadır. Binaenaleyh, her şeyde iki vecih vardır. Biri hakka, diğeri kevne bakar. Kevne bakan yüze teveccüh ise, yine mana-yı harfîyle olmalı.. ve hem Cenab-ı Hakk’a cihet-i nisbeti bulunan mana-yı ismîye bir ünvan olarak olmalıdır. Meselâ ni’meti, in’amın bir ayinesi olarak görmek; vesait ve esbabı da tasarruf-u kudretin perde ve ayineleri olarak bilmek lâzımdır.
Hem niyet ve nazar; ikisi eşyanın mahiyetlerini değiştirip seyyiatı hasenata tebdil ederler. Nasılki, iksir, toprağı altuna kalbeder, öylede: niyet dahî adi harekâtı ibadetlere çevirir. Hem nazar, fünûn-u ekvanı maarif-i İlahiyeye kalbedebilir. Demek, esbab ve vesait hesabına nazar olursa, muzaaf cehaletlerdir. Eğer Allah hesabına olursa maarif-i İlahiye olur.
Şimdi gelelim kelâm ve cümlelerin izahına:
Yükleniyor...