2- Taksim-ül meşaribdir ki, kabiliyet ve istidada göre işlerin taksimi lâzımdır. Kömürcü fırıncının işini bilmez. Karınca devenin yükünü kaldıramaz. Müezzin müftünün işini göremez. Yoksa taksimat yapılmazsa kaziye terakkiyata değil, tedenniyata müncer olur.

3- Taksim-ül a’maldir ki; adamlara iş seçilsin değil, bilakis işlere adamlar intihab edilsin. Maalesef bu taksimlere riayet edilmediğinden seleflerden daha çok ektiğimiz halde, onlardan pek az bir derecede mahsulât alıyor, fayda görüyoruz.

***


اِعْلَمْو اِنَّ مَا اَدَقَّ حِكْمَةَ اللّٰهِ فِي اللَّفْظِصصص الخ

Bu i’lem, türkçeye tercümesi faydalı olduğundan tercüme ettim.

Hazret-i Üstad, ‘lafz’ın ne kadar derin, ne kadar yüksek bir hikmete ve ne garib, acib bir nakşa, bir keyfiyete malik olduğu ve ne kadar dehşet, hayret verici ince ve büyük vazifelerle muvazzaf bulunduğunu beyan hususunda şöyle emretmiştir ki:

İnsanın cins ve faslı olan hayvaniyet ve natıkiyetin me’hazleri olan hayat ile nutkunu birbiriyle rabtedip muhafaza eden çift başlı olan nefestir. Yani insanın nefesi iki vazife ile muvazzaf bulunduğundan iki başı vardır. O vazifeleri gördüğü hengâmda, iki kıbleye teveccüh eder ve iki semereye sahibdir. İki vazifeden birisi: Alt başıyla hayatın hararetini te’min ve suyunu tasfiye eder. Üst başıyla da nutku tevlid edip yolunu, harekelerini tanzim ederken, şu aşağıdaki işleri de görüyor:

1- Nefes, bir nevi âlem-i gayb olan dâhile girmesiyle; yıkılmış ve inhilale uğramış hüceyrelerin enkazıyla bulaşan kanı tasfiye eder.

2- Aralarındaki aşk-ı kimyevî sebebiyle; havadaki müvellid-ül humuza ile karbon unsurunun imtizacî ve izdivacî bir şekilde birleşmeleri hasıl olur.

3- Bu iki unsur birbirini sımsıkı kucakladıkça, cüz’leri ikişer ikişer ittihad etmeye başlarlar.

4- Cüz’ler ittihad ettikleri zaman, evvelce her cüz’ünün müstakil bir hareketi olduğu halde, çift çift olarak harekete başladıkları zaman, her

Yükleniyor...