hesabına kâinatın vücudunu inkâr etmişler. Hükema ve zaif-ül itikad olanlar, maddeye o kadar hasr-ı nazar etmişler ve müstağrak olmuşlar ki; fehm-i uluhiyetten uzaklaştılar. Ve o derece maddeye kıymet verdiler ki; herşeyi maddede görmek, hattâ uluhiyeti onda mezcetmek, hattâ kâinat hesabına uluhiyetten istiğna etmek derecede tarik-ı müteassifeye girmişlerdir.
İkincisi: Muhakkikîn-i sofiyenin vahdet-i vücudu vahdet-üş şühudu tazammun eder. İkincilerin, vahdet-ül mevcudu tazammun eder.
Üçüncüsü: Birincilerin mesleği zevkîdir. İkincilerin nazarîdir.
Dördüncüsü: Birinciler evvelen ve bizzat Hakk’a nazar, tebeî olarak halka bakarlar. İkinciler, evvelen ve bizzat halka bakarlar.
Beşincisi: Birinciler, Hüdaperesttirler. İkinciler, hodperesttirler.
اَيْنَ الثَّرَا مِنَ الثُّرَيَّ وَ اَيْنَ الضِّيَءُ السَّاطِعُ مِنَ الظُّلْمَةِ الطَّامِسَةِ
Tenvir
Meselâ: Küre-i Arz, rengârenk muhtelif ve küçük küçük cam parçalarından farzolunursa; her biri başka hasiyetle levnine ve cirmine ve şekline nisbet ile şemsten bir feyiz alacaktır. Şu hayalî feyiz ise, ne güneşin zatı ve ne de ayn-ı ziyasıdır. Hem de ziyanın temasili ve elvan-ı seb’asının tesaviri ve güneşin tecellisi olan şu gûna-gûn ve rengârenk çiçeklerin elvanı faraza lisana gelseler, herbiri: “Güneş benim gibidir” veyahut “Güneş benim” diyeceklerdir.
آنْ خَيَالَاتِي كِه دَامِ اَوْلِيَاسْت عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتَانِ خُدَاسْت
Fakat ehl-i vahdet-üş şühudun meşrebi, fark ve sahvdır. Ehl-i vahdet-ül vücudun meşrebi mahv ve sekirdir. Safi meşreb ise, meşreb-i ehl-i fark ve sahvdır.
İkincisi: Muhakkikîn-i sofiyenin vahdet-i vücudu vahdet-üş şühudu tazammun eder. İkincilerin, vahdet-ül mevcudu tazammun eder.
Üçüncüsü: Birincilerin mesleği zevkîdir. İkincilerin nazarîdir.
Dördüncüsü: Birinciler evvelen ve bizzat Hakk’a nazar, tebeî olarak halka bakarlar. İkinciler, evvelen ve bizzat halka bakarlar.
Beşincisi: Birinciler, Hüdaperesttirler. İkinciler, hodperesttirler.
اَيْنَ الثَّرَا مِنَ الثُّرَيَّ وَ اَيْنَ الضِّيَءُ السَّاطِعُ مِنَ الظُّلْمَةِ الطَّامِسَةِ
Tenvir
Meselâ: Küre-i Arz, rengârenk muhtelif ve küçük küçük cam parçalarından farzolunursa; her biri başka hasiyetle levnine ve cirmine ve şekline nisbet ile şemsten bir feyiz alacaktır. Şu hayalî feyiz ise, ne güneşin zatı ve ne de ayn-ı ziyasıdır. Hem de ziyanın temasili ve elvan-ı seb’asının tesaviri ve güneşin tecellisi olan şu gûna-gûn ve rengârenk çiçeklerin elvanı faraza lisana gelseler, herbiri: “Güneş benim gibidir” veyahut “Güneş benim” diyeceklerdir.
آنْ خَيَالَاتِي كِه دَامِ اَوْلِيَاسْت عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتَانِ خُدَاسْت
Fakat ehl-i vahdet-üş şühudun meşrebi, fark ve sahvdır. Ehl-i vahdet-ül vücudun meşrebi mahv ve sekirdir. Safi meşreb ise, meşreb-i ehl-i fark ve sahvdır.
Yükleniyor...