herşeye Kadir olduğunun sâdık şahidleridir ki; rahmetiyle, ilmiyle, lütfuyla ve tedbirleri cihetiyle her şeyi ve heryeri ihata ettiğinin pek sarih ayatıdır. Ve binaenaleyh, halk ve tedbir cihetinde hıfz ve tasvir hususunda vaz’ ve tedvir işinde güneş onun yanında bir zerre gibidir. Yıldız bir çiçek mesabesindedir, küre-i arz bir yumurta kadardır. Ve ona ağır gelmezler. İşte bunları anla ve de:
اَللّٰهُ اَكْبَرُ هُوَ السُّلْطَانُ الْاَزَلُ هُوَ الْحَاكِمُ الْاَبَدُ هُوَ الْمَلِكُ السَّرْمَدُ
Şimdi semanın yüzüne dikkatle bak: Nasıl sükûnet içinde bir sükûtu, hikmet içinde bir hareketi, haşmet içinde bir parlamayı, zinet içinde bir tebessümü görürsün. Ayrıca herşeyin hilkatında bir intizam-ı ekmel de meşhudun olur.
Evet, semavî lâmbaların tebessüm içinde lem’a-nisar olmaları ve yıldızlarının parlaması, elbette ehl-i akla nihayetsiz bir saltanatı ilan eden bir vaziyettir. Demek, şu parıldayan yıldızlar ve bu seyyah seyyareler, Cenab-ı Vâcib-ül Vücud’un kibriya-yı uluhiyetinin izzetini ilan eden ve saltanat-ı rububiyetin şevketini izhar eden ve onun azamet-i kudretinin haşmetini dile getiren, hem onun ihata-i hikmetinin vüs’atine işaret eden nuranî bürhanlar ve ziyadar şahidlerdir.
Öyle ise iman et ve de:
اَللّٰهُ اَكْبَرُ وَلَهُ الْكِبْرِيَاءُ فِي السَّمٰوَاةِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
سُبْحَانَكَ يَا مَنْ فِي كُلِّ شَيْءٍ لَكَ شَاهِدَانِ عَلَي اَنَّكَ وَاجِبٌ وَاحِدٌ
سُبْحَانَكَ يَا مَنْ فِي كُلِّ حَي¼ّ لَكَ آيَتَانِ عَلَي اَنَّكَ اَحَدٌ صَمَد سُبْحَانَكَ
يَا مَنْ سِكَّتُهُ مَضْرُوبَةٌ عَلَي جِبَاهِ الْخَلْقِ بِالصِّدْقِ شَاهِدَةٌ نَاطِقَةٌ بِالْحَقِّ
Yukarıdaki Arabî fıkranın kısacık bir meali:
اَللّٰهُ اَكْبَرُ هُوَ السُّلْطَانُ الْاَزَلُ هُوَ الْحَاكِمُ الْاَبَدُ هُوَ الْمَلِكُ السَّرْمَدُ
Şimdi semanın yüzüne dikkatle bak: Nasıl sükûnet içinde bir sükûtu, hikmet içinde bir hareketi, haşmet içinde bir parlamayı, zinet içinde bir tebessümü görürsün. Ayrıca herşeyin hilkatında bir intizam-ı ekmel de meşhudun olur.
Evet, semavî lâmbaların tebessüm içinde lem’a-nisar olmaları ve yıldızlarının parlaması, elbette ehl-i akla nihayetsiz bir saltanatı ilan eden bir vaziyettir. Demek, şu parıldayan yıldızlar ve bu seyyah seyyareler, Cenab-ı Vâcib-ül Vücud’un kibriya-yı uluhiyetinin izzetini ilan eden ve saltanat-ı rububiyetin şevketini izhar eden ve onun azamet-i kudretinin haşmetini dile getiren, hem onun ihata-i hikmetinin vüs’atine işaret eden nuranî bürhanlar ve ziyadar şahidlerdir.
Öyle ise iman et ve de:
اَللّٰهُ اَكْبَرُ وَلَهُ الْكِبْرِيَاءُ فِي السَّمٰوَاةِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
سُبْحَانَكَ يَا مَنْ فِي كُلِّ شَيْءٍ لَكَ شَاهِدَانِ عَلَي اَنَّكَ وَاجِبٌ وَاحِدٌ
سُبْحَانَكَ يَا مَنْ فِي كُلِّ حَي¼ّ لَكَ آيَتَانِ عَلَي اَنَّكَ اَحَدٌ صَمَد سُبْحَانَكَ
يَا مَنْ سِكَّتُهُ مَضْرُوبَةٌ عَلَي جِبَاهِ الْخَلْقِ بِالصِّدْقِ شَاهِدَةٌ نَاطِقَةٌ بِالْحَقِّ
Yukarıdaki Arabî fıkranın kısacık bir meali:
Yükleniyor...