İkinci adam ise, onu görür görmez, bildi ki; o Kitab-ı Mübin, Kur’an-ı Hakîm’dir. Müzeyyen olan harflerinin nukuşu ile hiç iştigal etmedi. Belki öyle bir şeyle meşgul oldu ki, ötekinin meşgul olduğu şeyden milyonlar mertebe daha âlî, daha gâlî, daha latif, daha şerif, daha ezyen ve daha ahsendir. Yani, o Kur’an’ın ma’ânisindeki cevherlerin beyanına ve enva’ının esrarına dair şeylerle meşgul olup, âyetlerin hakaikından bahseden bir tefsir yazdı.
İşte ey bir parça aklım var diyen arkadaş! Allah için söyle; bu iki kitabdan hangisine, şu Kur’anın maanisine muvafık bir hikmet kitabıdır denilir?!.
Eğer, temsili fehmettin ise, hakikatın yüzüne de bak. Temsildeki Kur’an ise, şu âlemdir. O iki şahıs ise, birisi felsefe ve hükemanın kitabları ile onların yolunda gidenlerdir. İkincisi Kur’an ve şakirdlerine işarettir.
***
وَ مَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَي اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ
اِعْلَمْ
Eyyühe-s Said! Kat’iyyen bil ki; saadet, tevekküldedir. Öyle ise Allah’a tevekkül et ki, dünyada istirahat edip âhirette müstefid olasın.
Tevekkül edenle etmeyenin, fakat sonra yine tevekküle rücu’ eden adamın meseli, şu hikâyeye benzer: Vaktiyle iki adam, hem bellerine hem başlarına ağır yükler yüklenip bir gemiye girdiler. Bunlardan birisi gemiye girer girmez, yükünü gemiye bırakıp üstünde oturdu, istirahat etti. İkinci adam, gururu içindeki belahetinden yükünü yere bırakmadı. Ona denildi. “Şu ağır yükünü gemiye bırak.” O dedi ki: “Yok, ben kuvvetliyim.” Yine ona denildi: “Seni kaldıran şu gemi, daha kuvvetlidir ve daha iyi muhafaza eder. Halbuki gittikçe zaiflenen belin ve başın, şu gittikçe ağırlıkları ziyadeleşen yüklere takat getiremeyecek.” Hem ona denildi ki: “Senin selâmetin dahi yüklerini gemiye bırakmaya vâbestedir. Çünkü gemi sahibi, seni bu vaziyette görse, ya bu adam divanedir tardedilsin veya haindir; gemimizi ittiham ve bizimle istihza ediyor hapsedilsin diyecek. Hem de bu halde kalırsan, maskaralıktan ve halkın
İşte ey bir parça aklım var diyen arkadaş! Allah için söyle; bu iki kitabdan hangisine, şu Kur’anın maanisine muvafık bir hikmet kitabıdır denilir?!.
Eğer, temsili fehmettin ise, hakikatın yüzüne de bak. Temsildeki Kur’an ise, şu âlemdir. O iki şahıs ise, birisi felsefe ve hükemanın kitabları ile onların yolunda gidenlerdir. İkincisi Kur’an ve şakirdlerine işarettir.
وَ مَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَي اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ
اِعْلَمْ
Eyyühe-s Said! Kat’iyyen bil ki; saadet, tevekküldedir. Öyle ise Allah’a tevekkül et ki, dünyada istirahat edip âhirette müstefid olasın.
Tevekkül edenle etmeyenin, fakat sonra yine tevekküle rücu’ eden adamın meseli, şu hikâyeye benzer: Vaktiyle iki adam, hem bellerine hem başlarına ağır yükler yüklenip bir gemiye girdiler. Bunlardan birisi gemiye girer girmez, yükünü gemiye bırakıp üstünde oturdu, istirahat etti. İkinci adam, gururu içindeki belahetinden yükünü yere bırakmadı. Ona denildi. “Şu ağır yükünü gemiye bırak.” O dedi ki: “Yok, ben kuvvetliyim.” Yine ona denildi: “Seni kaldıran şu gemi, daha kuvvetlidir ve daha iyi muhafaza eder. Halbuki gittikçe zaiflenen belin ve başın, şu gittikçe ağırlıkları ziyadeleşen yüklere takat getiremeyecek.” Hem ona denildi ki: “Senin selâmetin dahi yüklerini gemiye bırakmaya vâbestedir. Çünkü gemi sahibi, seni bu vaziyette görse, ya bu adam divanedir tardedilsin veya haindir; gemimizi ittiham ve bizimle istihza ediyor hapsedilsin diyecek. Hem de bu halde kalırsan, maskaralıktan ve halkın
Yükleniyor...