ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ اُخْرَي فَاِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ
ve emsali gibi âyetlerin ifade ettikleri hakaik-ı Kur’aniyenin bazı mes’elelerinin azametine karşı kalbi ona dar gelen ve fikrine sığmayan adam, bil ki! Göz önündeki kâinat kitabı, kendi âyât-ı şuûniyesiyle Kur’an’ın bu gibi âyetlerini sana tefsir etmektedir. Ve hem de onun bir çok meşhud nazîrelerini; gece ve gündüz ihtilafının lefaifinde ve mevsim ve asırlar tahavvülâtının çevirilen yaprakları ve değişen satırlarının zamirleri arasında sana göstererek fehmine yaklaştırmaktadır.
Eğer bu mes’elede şuhud derecesinde bir yakîn istiyor isen;
فَانْظُرْ اِلَي آثَارِ رَحْمَةِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِي الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا
âyet-i azîmesinin definesinin kapısını aç, bak; tâ ki, istib’ad ettiğin o mesail-i azîmenin sayısız nazîrelerini gözünle göresin. Meselâ, güz kıyametinde vefat eden enva-i hayvanat ve nebatattan binlerce âlemlerin haşr-i baharîde ihyasını gözünle görüyorsun. Ve bir kaç günlük zaman içerisinde o âlemlerin her birisini mahsus nizamlarla ve muayyen mizanlarla icadlarını dahi müşahede ediyorsun. Halbuki o âlemlerin ekserisi yer yüzünün ağlebini süslü, müzeyyen bir haliçe gibi süsleyecek derecede bir genişliğe sahibdirler. Ve hakeza, bunun gibi daha hadsiz, hesabsız şevahid-i meşhude-i sâdıka vardır.
Misal olarak, o hesabsız âlemlerden yalnız ağaç âlemine, bunun da sayısız envaından yalnız bir elma nev’ine, bunun da hadsiz efradından yalnız önümüzdeki şu ağaca bak. Tâ ki, iç içe ve ard arda üç haşir ve neşri göresin.
1- O ağacın gayet muntazam ve cezbe-i zikirle lerzeye gelen yapraklarının neşri.
2- Onun manzum ve müzeyyen çiçeklerinin haşri.
3- Onun mevzun ve leziz semerelerinin ihyası.
İşte yeryüzünde şu fiilleri yapan, çeviren; ve kış sahifesini çevirip değiştirmekle, sath-ı arzda, yeryüzü genişliğinde binlerle safhaları yazan
ve emsali gibi âyetlerin ifade ettikleri hakaik-ı Kur’aniyenin bazı mes’elelerinin azametine karşı kalbi ona dar gelen ve fikrine sığmayan adam, bil ki! Göz önündeki kâinat kitabı, kendi âyât-ı şuûniyesiyle Kur’an’ın bu gibi âyetlerini sana tefsir etmektedir. Ve hem de onun bir çok meşhud nazîrelerini; gece ve gündüz ihtilafının lefaifinde ve mevsim ve asırlar tahavvülâtının çevirilen yaprakları ve değişen satırlarının zamirleri arasında sana göstererek fehmine yaklaştırmaktadır.
Eğer bu mes’elede şuhud derecesinde bir yakîn istiyor isen;
فَانْظُرْ اِلَي آثَارِ رَحْمَةِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِي الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا
âyet-i azîmesinin definesinin kapısını aç, bak; tâ ki, istib’ad ettiğin o mesail-i azîmenin sayısız nazîrelerini gözünle göresin. Meselâ, güz kıyametinde vefat eden enva-i hayvanat ve nebatattan binlerce âlemlerin haşr-i baharîde ihyasını gözünle görüyorsun. Ve bir kaç günlük zaman içerisinde o âlemlerin her birisini mahsus nizamlarla ve muayyen mizanlarla icadlarını dahi müşahede ediyorsun. Halbuki o âlemlerin ekserisi yer yüzünün ağlebini süslü, müzeyyen bir haliçe gibi süsleyecek derecede bir genişliğe sahibdirler. Ve hakeza, bunun gibi daha hadsiz, hesabsız şevahid-i meşhude-i sâdıka vardır.
Misal olarak, o hesabsız âlemlerden yalnız ağaç âlemine, bunun da sayısız envaından yalnız bir elma nev’ine, bunun da hadsiz efradından yalnız önümüzdeki şu ağaca bak. Tâ ki, iç içe ve ard arda üç haşir ve neşri göresin.
1- O ağacın gayet muntazam ve cezbe-i zikirle lerzeye gelen yapraklarının neşri.
2- Onun manzum ve müzeyyen çiçeklerinin haşri.
3- Onun mevzun ve leziz semerelerinin ihyası.
İşte yeryüzünde şu fiilleri yapan, çeviren; ve kış sahifesini çevirip değiştirmekle, sath-ı arzda, yeryüzü genişliğinde binlerle safhaları yazan
Yükleniyor...